İzinli Pazarlama (Permission Marketing) ve E-postaya Dayalı Pazarlama

İzinli Pazarlama (Permission Marketing) ve E-postaya Dayalı Pazarlama

Serhat Akkılıç, Message Marketer

Bundan yaklaşık 3 yıl önce Seth Godin “Permission Marketing” kitabını yazdığında, Pazarlama İletişimi dünyasının gündemini uzun bir süre işgal etmişti. Kimileri bunu yeni bir moda, kimileri pazarlamanın yeni tanımı olarak nitelendirdi. Kitap Türkçe’ye çevrildi, sohbetlere konu oldu ama hala Permission Marketing kavramı el değmemiş bir hediye paketi gibi Türk pazarlama iletişimi uzmanlarını bekliyor. Sahi nedir bu Permission Marketing dedikleri?

Pazarlama iletişiminin bugünkü bilinen yöntemlerle uygulanışına, “tacizkar pazarlama” (interruption marketing) adını veren Permission Marketing’in yaratıcısı Seth Godin, daha çok kişiye daha çok para harcayarak daha çok defa ulaşmaya kurulu sisteme okkalı eleştiriler yöneltti. Haksız da sayılmaz, günümüzde geleneksel olarak uygulanan pazarlama faaliyetlerinin temel başarı kriterleri, en masum tanımlamasıyla “eskidi”. Endüstri Devrimi ile beraber ortaya çıkan kitlelere yönelik üretim, kitlelere yönelik tanıtımı gerektiriyordu. Ürün/hizmetlerin kitlesel tanıtımı için daha çok insana ulaşmak, bilinmek, akıllara kazınmak için daha çok kere aynı pazarlama mesajını iletmek, günümüzün modern ofislerinde “reach”, “frekans” gibi yeni adlar alsa da, Henry Ford’un yalnızca siyah renkte üretilen arabalarını satarken yeni yeni kullanmaya başladığı pazarlama yaklaşımlarıyla aynı temeli taşıyor. Okumaya devam et

Dikkat Çelme Mesleği

Dikkat Çelme Mesleği

Prof.Dr.İsmail Kaya

Ortalık toz duman, “Cambaza bak”tan geçilmiyor. Hokkabazlar, dikkati belli kelimelere yoğunlaştırıp, gözden uzak, işlerini görüyorlar. Dünya ve ülke siyasetinde de aynı taktik tam gaz. Bir takım odaklar, dikkatimizi saptırma projeleriyle meşguller. Tüketici olarak her gün, önümüze çıkan, bizden dikkatimizi talep eden, dikkatimizi çekmeye çalışan, onbinlerce “dikkat çeliciyle” karşılaşıyoruz. Bilgi ve iletişim dünyasında artık “dikkat çekmek” değil “dikkat çelmek” şart. İşin içine şiddetli bir rekabet, kavga ve savaş girdi.

Dikkati çelmeyen, dikkat çekemiyor. İnsan, gönlüyle, zihniyle, gözüyle kulağıyla, eliyle, diliyle hep uyanık ve kedi gibi, bir yerlerden gelecek bir şeylere karşı tetikte. Dikkatim, bir, alt katta çalışan dekorasyoncunun taktuğuna, bir, karşı parktaki çocukların çığlıklarına çeliniyor, elimdeki kitabı bir türlü okuyamıyorum.

Pazarlama bir nevi “dikkat çelme” mesleği. Süpermarketlerde 50 bin çeşit mal, her yıl yayınlanan 500 binden fazlası akademik, sadece ABD’de yayınlanan 20 bin dergi, reklâmlar hariç bunlardaki 250 milyar sayfa bir şekilde dikkatimizi çekmeye çalışıyor. Filmlerin, dizilerin, CD’lerin, DVD’lerin, internet sitelerinin haddi hesabı yok. Ya işte iken çat kapı gelen giden, çalan eden öteki “dikkat hırsızları”? Okumaya devam et

Ağızdan Ağıza Pazarlama Yöntemi

Ağızdan Ağıza Pazarlama Yöntemi

Tevfik DALGIÇ

Kişilerin herhangi bir pazar eylemini ve bunun sonucunda satın alınan mal veya hizmetle ilgili deneyimlerini ve başlarından geçenleri diğer müşterilere anlatarak onların alış-verişini etkilemesi insanlık tarihi kadar eski bir olgu. Yani daha dün keşfedilmiş bir olay değil. Yüzlerce yıldır insanlar alış veriş yaparlar ve satın aldıkları mal ve hizmetle ilgili görüşlerini yakınlarına, arkadaşlarına, tanıdıklara aktarırlar. İnsanlar genel nitelik bakımından olumlu deneyimlerini başkaları ile paylaşmayı severler. Yani ağızdan ağza yayılan tüketici deneyimleri çok sayıda tüketiciye ulaşmaya başlıyor. Bu gelişme giderek de güçlenerek sürüyor. Durum böyle iken bu kadar güçlü bir potansiyeli pazarlamacılar niye ihmal ettiler?

Bu konunun karmaşıklığı; işi daha basitinden alan ve pazarlamayı sadece dağıtım, iletişim, fiyat ve ürün gücüyle yani denetimi daha kolay olan pazar karmasıyla yürütmenin kolaylığını keşfeden kişiler yüzünden geri plana itilmesine neden oldu. Ayrıca fazla talep ve seçilebilecek çok az ürün ve hizmet olması da pazarlamacıların işini kolaylaştırdı başlangıçta. Sonra bunun değişik aşamalardan geçtiğini gördük tarihsel bir bakış içinde. Okumaya devam et

Şirketler Rekabette Ayakta Kalmak İçin Biraz Deli Olmalı

Şirketler Rekabette Ayakta Kalmak İçin Biraz Deli Olmalı

Küresel rekabetin öldürücü boyutlara ulaştığı günümüzde pazarlamanın önemi giderek artıyor. Şirketler ürün satışında bir adım öne geçmek için her geçen gün değişik pazarlama stratejileri geliştiriyor.  Strateji ve pazarlama uzmanı Peter Fisk Pazarlamaya ilişkin uzmanlar ve yayınların sayısı artıyor. Birbirinden ilginç fikirleri olan strateji ve pazarlama uzmanları, İstanbul’da düzenlenen 7. Pazarlama Zirvesi’nde buluştu.

Pazarlama Dehası isimli kitabıyla en çok satanlar listesine giren strateji ve pazarlama uzmanı Peter Fisk, üst üste üç yıldır başkanlığını yaptığı zirvede ilginç mesajlar verdi. Delilerin hayal gücünü kullandıklarını, keşfettiklerini ve insanın kalbine eriştiklerini belirten Fisk, “Onlara deli gibi bakılsa da onlar aslında dahidir; çünkü dünyayı değiştirebileceklerini düşünmüşlerdir. Bu yüzden biraz deli olun.” dedi. Yenilikçiliğin bir meydan okuma olduğunu, bir şeyleri farklı, yeni bir perspektiften ve daha geniş bir bağlamda görmenin ve farklı düşünmenin yenilik ve büyümenin temeli olduğunu dile getiren Fiks, yenilikçilikle büyümenin, üretici düşüncenin tüm iş sistemine uygulanmasını talep ettiğini söyledi. Okumaya devam et

İnternette Marka Olmak

İnternette Marka Olmak

Erkan Akar

GİRİŞ

Genellikle büyük markalar basını, televizyonu ve radyoyu kullanarak markalarını yaratmışlardır. Fakat Web, pazarlamacıların markanın tanınırlılığını sağlamak veya arttırmak için kullandıkları bir araç olmamıştır. Bugün ise gelişen elektronik ticaretle artık markanın bilinilirliğini arttırmak için pazarlamacıların dijital markalandırmayı yapılan planlarına entegre etmeleri gerekmektedir.[1] İnternet kullanımının giderek yaygınlaşması bunu zorunlu kılmaktadır. Fakat Web’in markanın tanınırlığını artırabilmesi için internette nasıl pazarlama yapılacağının çok iyi bir şekilde bilinmesi ve bu kapsamda potansiyel müşterilerin özelliklerinin çok iyi bir şekilde tespit edilebilmesi gerekmektedir.

Öncelikle markanın tanımını yapmamız yerinde olacaktır. Ürün için kimlik yaratma sürecinde özel isim yada semboller kullanılması marka olarak nitelendirilebilir. Marka ürünü pazar yerinde diğer ürünlerden ayırır ve onu özel kılmaktadır.[2] Şirketler ürünleri için ürün veya pazarlama stratejilerini geliştirirken çağdaş ürünün tamamlayıcı parçalarından biri olan ürüne değer katan marka konusunu çözüme kavuşturmalıdırlar. Yani ürünler markaya dönüştürülmelidir. [3]

İletişim açısından ürün, marka ve ambalaj öğrenme ve algılama süreci içersinde tüketiciye uyarıcı ipuçları olma görevini üstlenirler. Ürün işlevsel bir yarar sunarken, marka ürünün işlevsel amacının ötesinde o ürünün değerini arttıran bir isim, sembol, tasarım yada işarettir. Bu anlamda bir fark söz konusu olup ürün üretilmekte marka ise yaratılmaktadır. Diğer yandan ürün zaman içersinde değişebilirken, marka kalıcıdır. Marka temel olarak bir ürünü temsil etmesine karşın bir isimden çok daha fazla bir anlama sahiptir.[4] Ürünler kişisel istekleri karşılayan içerikle değer kazansa da, içeriği satın aldıracak anahtarın da “marka” olduğu bilinmelidir.[5] Bu şekilde markanın tanımını ve onu üründen farklı kılan özelliklerini belirttikten sonra internette nasıl marka yaratılacağı ve marka yaratmak için nelerin yapılması gerektiğini açıklayabiliriz. Okumaya devam et

Başarıları Paylaşmak

Başarıları Paylaşmak

Ahmet Edim

Pazarın önde gelen şirketlerinin satış yöneticileri, başarıları sadece kendilerine mal etmez, arkadaşları ile paylaşırlar. Çünkü başarı ortak bir çabanın ürünüdür. Bir satranç oyunu düşünün, her taşın bir anlamı ve gücü vardır, tek bir taş ile oyunu kazanmak mümkün müdür? Tabii ki hayır, her taş birkaç hamle sonra uygulanacak strateji için koordineli hareket etmektedir. Satış da, tıpkı bir satranç oyunu gibi, aynı amaca hizmet eden kişilerin birlikte bulunduğu ve sonunda zafer kazanılması (satışın sonuçlanması) gereken bir süreçtir.

Rakiplerinin daima bir adım önünde olmak isteyen işletmelerde satışcı olarak çalışmak hem zevkli hem de heyecanlı bir iştir. Ancak, stratejik yaklaşım ve birlikteliğin ne demek olduğunu iyi kavrayamayan örgütlerde ise çalışmak son derece can sıkıcıdır. Çünkü burada başarılar paylaşılmaz, herkes kendi yerini sağlamlaştırmanın peşindedir. Departmanlar birbirine karşı savaş halindedir. Çalışanlar arasında kurulan dostluklar yapay ve sahtedir. Okumaya devam et