Küçük İtiraflar, Büyük Satışlar

Küçük İtiraflar, Büyük Satışlar

Yarım yüzyıl önce mini minnacık bir Alman otomobili, devasa arabaların egemen olduğu Amerikan pazarına girmeye karar verdi. DDB reklam ajansının, bugün reklamcılık tarihine geçmiş olan bir kampanyası sayesinde Volkswagen Beetle kısa sürede aranan bir statü sembolüne dönüştü. Reklamlar markanın hangi özelliğini öne çıkardı dersiniz? Ucuzluğunu mu? Yakıt tasarrufunu mu? Park etme kolaylığını mı? Hiç biri… Reklamcılar dikkatleri Volkswagen’in estetikten uzak tasarımına çekmeyi tercih ettiler. Sloganlar reklamcılık geleneğini altüst edecek nitelikteydi: “Limon”, “Küçük Düşünün”, “Evinizi Büyük Gösterir”, “Bir VW’ınız varsa eksiğiniz çok”,“Çirkin mi çirkin” ve “Sonsuza kadar çirkin kalacak”. Okumaya devam et

Gelecekte Pazarlama

Gelecekte Pazarlama

Zeki Yüksekbilgili

Her şey inanılmaz bir hızla değişiyor. Bu değişim en çok da pazarlamayı etkiliyor çünkü pazarlama insanları ikna etmekle ilgili, dolayısıyla da insanlardaki her türlü değişim pazarlamada devrim niteliğinde yeniliklerin ortaya çıkmasına sebep oluyor.

İnternet, yaygınlaşmasıyla birlikte pazarlamada o kadar köklü değişiklikler yaptı ki, hepimiz pazarlamayı yeniden tanımlamak, öğrenmek ve öğretmek zorunda kaldık. Şu günlerde internet büyük bir değişim içerisinde; artık çok daha akıllı, insanları daha iyi anlayan, üstelik kontrolün cihazlar arası etkileşimle internetin kendi kendini yaratacağı bir web dünyası ortaya çıkıyor, web 3.0.

Web 3.0 ile, artık makineler bizim hakkımızda çok daha fazla bilgiye sahip olacaklar, bizimle aynı dili konuşacaklar ve farklı yerlerden gelen bilgileri bütünleştirerek bizim hakkımızda her şeyi bilecekler. İşte size bazı senaryolar;

Senaryo 1:

  • İstanbul Beyoğlu’nda geziyorsunuz.
  • Mobil sistem sizin nerede olduğunuzu biliyor.
  • Mobil sistem, daha evvelki kayıtlarından sizin “retro sanat” sevdiğinizi biliyor.
  • Mobil sistem sizi o gün, Garanti Bankası Sergi Salonundaki “retro sanat” sergisine yönlendiriyor

Okumaya devam et

Satış ve Satıcı Hakkında…

Satış ve Satıcı Hakkında…

Zeki Yüksekbilgili

Satışın ne olduğu ile ilgili tanımlara baktığımızda, genelde karşımıza çıkan klasik tanım aşağı yukarı hep aynıdır; “Satış; bir ürünün, hizmetin, fikrin ya da faydanın

  • en uygun yerde,
  • en uygun zamanda,
  • en uygun kişiye,
  • en uygun yöntemle,

taraflar adına uygun bir bedel karşılığında el değiştirmesi faaliyetidir.” Okumaya devam et

Pazarlama Manifestodur

Pazarlama Manifestodur

Prof.Dr.İsmail Kaya

Jeffrey J. Fox’u okur musunuz? Bulursanız okuyun. Pazarlamadan anlıyor. Çünkü, pazarlamanın CEO’dan “yukarıya” herkesin işi olduğunu biliyor. Üstelik yazdıklarında çok pratik. Az laf. Ne yapılacağı ortada. Bugün yeni bir kitabıyla karşılaştım: “Pazarlama Süper Starı Nasıl Olunur?” Nokta Yayıncılık, İstanbul, 2007, Merkez Dergi’nin Armağanı. İngilizce aslı: “How to Become a Rainmaker”. Fox (Türkçesi Tilki) şöyle yazıyor (kısaltılarak) : Çing! Çing! Pazarlamacının Müziği Çing! Çing! Bu, dünyanın her yerinde yazar kasanın zilinin sesidir. Bir satışın sesi. Bir tüccar için tam anlamıyla müzik, pazarlamanın süperstarı içinse sembolik bir müzik. Çing, gelir üretmeyle eş anlamlı bir sözcük. Bir pazarlık başarıya ulaştığında, pazarlamacının reklam verirken umduğu; perakendecinin, film yapımcısının, konser girişimcisinin, aceleyle işeri giren kalabalığın çıkardığı gürültünün ötesinde duyduğu bir şeydir. Çing, bir presin bir parçaya bastığı her an üreticinin duyduğu şeydir. Çing, ne zaman kamyona bir kutu yüklense, dağıtıcının duyduğu şeydir. Okumaya devam et

Marka Değerini Artırmanın 7 Temel Kuralı

Marka Değerini Artırmanın 7 Temel Kuralı

Bruce Turkel

1. Tüketiciyi Dinle: İlk olarak, markanın her bileşeninin tüketiciyle ilgisi olması gerekiyor. Günümüzde çok az şirketin bunu anladığını ve yerine getirdiğini düşünüyorum. Çoğu şirket markasını şirket yapısına göre konumlandırır. Oysa markanın tüketici isteklerine göre oluşturulması gerekir.

2. Duygusal Bağ Kur: Markanın önce kalbe sonra beyne hitap etmesi gerekir. Markanın tüketiciyle kurduğu bağ duygusal bir bağdır. Bunu rakamlarla açıklayamazsınız. Şirketler ise ürünün kalitesi, sunulan hizmetin fiyatı gibi rakamlarla açıklanacak süreçlerin daha önemli olduğunu düşünüyor. Tüm parfümlerin içinde benzer kimyasal bileşenler var. Ama tüketici bazı parfümleri sürdüğünde kendini daha seksi ve çekici hissediyor. Bu nedenle bu duygusal gerçekler üzerine konumlandırılan markalar daha değerli hale geliyor.

3. Basit Ol: Üçüncü kural ise basit olmak. Aslında herkes bu kuralı uygulamaya çalışıyor ama başaramıyor. Özellikle son yıllarda tüketiciler her yerden bilgi bombardımanına tutuluyor. İletişim kanallarının artması ve şirketler arası yoğun rekabet, verilen mesajların sayısını da artırdı. Ayrıca artık internet sayesinde markalara dünyanın her yerinden ulaşılabiliyor.

Okumaya devam et

Yeni İş Fırsatları Yaratmak Gerçekten Zor mu?

Yeni İş Fırsatları Yaratmak Gerçekten Zor mu?

Tunç Kılınç

Yollarda hız yapanları yakalamak için önce polislere radar veriyorsun, sonra da insanlara bu radarlara yakalanmamak için ‘radar detector’ satıyorsun.

Bilgisayarlara virüs bulaştırıp sonra virüs koruma programları satmak veya ‘fast food’ gibi (bence) lezzetli yemekler üretip sonradan başkalarının diet veya sağlıklı beslenme programları satması gibi.

Cell Phone Jammer da Japon’ların yeni buluşu; 3 metre içinde cep telefonu ile konuşanların hatlarını kesiyor! Yeni pazar oluşturmak için en iyi yollardan biri de halihazırda çok tüketilen, çalışan şeylerin ters yönündeki fırsatlara bakmak.

Bir de düzden bakalım! Okumaya devam et

Yeni Pazarlama

Yeni Pazarlama

Zeki Yüksekbilgili

Tüketiciler, yani bizler sürekli olarak değişiyoruz, gelişiyoruz. Bu değişime trendler, teknoloji, bakış açıları, deneyimler, eğitim, bilinç, politika, çevre, iletişim, etkileşim, rekabet ve daha binlerce fonksiyon sebep oluyor. Tüketiciler değiştikçe, tüketicileri etkilemek için çabalayan pazarlama da sürekli değişiyor, gelişiyor, yenileniyor.

Pazarlamanın bu gününde, tüketicilerin değişimlerinin sonucu ortaya çıkan sorunlar, tüm pazarlamanın yeniden ele alınmasını gerektiriyor. Bu sorunlar büyük.

Tüketicilerin hemen hemen her probleminin çözülmüş olması:

Pazarlamanın ana konusu, yıllardır tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzerine kurulmuştur. Bu ihtiyacı anlayan, buna uygun mal ve hizmet geliştiren firmalar başarılı olmuşlardır. Sorun şu ki, artık tüketicilerin satın alma davranışlarını etkileyenler ihtiyaçlar değil istekler!. Hemen hemen her tüketicinin basit ihtiyaçları karşılandı; hepimizin giyinme ihtiyacını karşılayacak kadar kıyafeti, mobil iletişim ihtiyacını karşılayacak –hatta sadece bununla yetinmeyip fotoğraf çeken, e-posta gönderen, internete bağlanan- en az bir tane cep telefonu  var. Artık sorunlarımız bu kadar basit değil. Çok daha karmaşık ve çözülmesi de bir o kadar zor. Okumaya devam et

İzinli Pazarlama (Permission Marketing) ve E-postaya Dayalı Pazarlama

İzinli Pazarlama (Permission Marketing) ve E-postaya Dayalı Pazarlama

Serhat Akkılıç, Message Marketer

Bundan yaklaşık 3 yıl önce Seth Godin “Permission Marketing” kitabını yazdığında, Pazarlama İletişimi dünyasının gündemini uzun bir süre işgal etmişti. Kimileri bunu yeni bir moda, kimileri pazarlamanın yeni tanımı olarak nitelendirdi. Kitap Türkçe’ye çevrildi, sohbetlere konu oldu ama hala Permission Marketing kavramı el değmemiş bir hediye paketi gibi Türk pazarlama iletişimi uzmanlarını bekliyor. Sahi nedir bu Permission Marketing dedikleri?

Pazarlama iletişiminin bugünkü bilinen yöntemlerle uygulanışına, “tacizkar pazarlama” (interruption marketing) adını veren Permission Marketing’in yaratıcısı Seth Godin, daha çok kişiye daha çok para harcayarak daha çok defa ulaşmaya kurulu sisteme okkalı eleştiriler yöneltti. Haksız da sayılmaz, günümüzde geleneksel olarak uygulanan pazarlama faaliyetlerinin temel başarı kriterleri, en masum tanımlamasıyla “eskidi”. Endüstri Devrimi ile beraber ortaya çıkan kitlelere yönelik üretim, kitlelere yönelik tanıtımı gerektiriyordu. Ürün/hizmetlerin kitlesel tanıtımı için daha çok insana ulaşmak, bilinmek, akıllara kazınmak için daha çok kere aynı pazarlama mesajını iletmek, günümüzün modern ofislerinde “reach”, “frekans” gibi yeni adlar alsa da, Henry Ford’un yalnızca siyah renkte üretilen arabalarını satarken yeni yeni kullanmaya başladığı pazarlama yaklaşımlarıyla aynı temeli taşıyor. Okumaya devam et

Dikkat Çelme Mesleği

Dikkat Çelme Mesleği

Prof.Dr.İsmail Kaya

Ortalık toz duman, “Cambaza bak”tan geçilmiyor. Hokkabazlar, dikkati belli kelimelere yoğunlaştırıp, gözden uzak, işlerini görüyorlar. Dünya ve ülke siyasetinde de aynı taktik tam gaz. Bir takım odaklar, dikkatimizi saptırma projeleriyle meşguller. Tüketici olarak her gün, önümüze çıkan, bizden dikkatimizi talep eden, dikkatimizi çekmeye çalışan, onbinlerce “dikkat çeliciyle” karşılaşıyoruz. Bilgi ve iletişim dünyasında artık “dikkat çekmek” değil “dikkat çelmek” şart. İşin içine şiddetli bir rekabet, kavga ve savaş girdi.

Dikkati çelmeyen, dikkat çekemiyor. İnsan, gönlüyle, zihniyle, gözüyle kulağıyla, eliyle, diliyle hep uyanık ve kedi gibi, bir yerlerden gelecek bir şeylere karşı tetikte. Dikkatim, bir, alt katta çalışan dekorasyoncunun taktuğuna, bir, karşı parktaki çocukların çığlıklarına çeliniyor, elimdeki kitabı bir türlü okuyamıyorum.

Pazarlama bir nevi “dikkat çelme” mesleği. Süpermarketlerde 50 bin çeşit mal, her yıl yayınlanan 500 binden fazlası akademik, sadece ABD’de yayınlanan 20 bin dergi, reklâmlar hariç bunlardaki 250 milyar sayfa bir şekilde dikkatimizi çekmeye çalışıyor. Filmlerin, dizilerin, CD’lerin, DVD’lerin, internet sitelerinin haddi hesabı yok. Ya işte iken çat kapı gelen giden, çalan eden öteki “dikkat hırsızları”? Okumaya devam et

Ağızdan Ağıza Pazarlama Yöntemi

Ağızdan Ağıza Pazarlama Yöntemi

Tevfik DALGIÇ

Kişilerin herhangi bir pazar eylemini ve bunun sonucunda satın alınan mal veya hizmetle ilgili deneyimlerini ve başlarından geçenleri diğer müşterilere anlatarak onların alış-verişini etkilemesi insanlık tarihi kadar eski bir olgu. Yani daha dün keşfedilmiş bir olay değil. Yüzlerce yıldır insanlar alış veriş yaparlar ve satın aldıkları mal ve hizmetle ilgili görüşlerini yakınlarına, arkadaşlarına, tanıdıklara aktarırlar. İnsanlar genel nitelik bakımından olumlu deneyimlerini başkaları ile paylaşmayı severler. Yani ağızdan ağza yayılan tüketici deneyimleri çok sayıda tüketiciye ulaşmaya başlıyor. Bu gelişme giderek de güçlenerek sürüyor. Durum böyle iken bu kadar güçlü bir potansiyeli pazarlamacılar niye ihmal ettiler?

Bu konunun karmaşıklığı; işi daha basitinden alan ve pazarlamayı sadece dağıtım, iletişim, fiyat ve ürün gücüyle yani denetimi daha kolay olan pazar karmasıyla yürütmenin kolaylığını keşfeden kişiler yüzünden geri plana itilmesine neden oldu. Ayrıca fazla talep ve seçilebilecek çok az ürün ve hizmet olması da pazarlamacıların işini kolaylaştırdı başlangıçta. Sonra bunun değişik aşamalardan geçtiğini gördük tarihsel bir bakış içinde. Okumaya devam et