Böyle Gelmiş Böyle Gitmemeli
Eren Gökyer
Başlık sizlere tuhaf gelmiş olabilir fakat; Türkçe’miz de “Böyle gelmiş ,böyle gider” şeklinde bir söylem vardır. “Boşvermişlik “ duygusunu içerisine barındırır. İnsanları “atalet” duygusuna yönlendirir. Bana göre bu deyim, gelişimin önünde ki en büyük engellerden bir tanesidir. Yapılan her işte, ülke yönetiminde, şirket yönetiminde, aile yönetiminde, toplumsal iletişimimizde aslında bu anlayışı yenmemiz ve artık “Böyle gelmiş, böyle gitmemeli” demeliyiz.
Alışveriş yapmak için bir mağazaya girdiğimde, mağaza çalışanının karşılama şekli, yüz ifadesi, ses tonu benim için o firmayı değerlendirmenin en önemli kriteridir. Çalışanlar firmaların vitrinleridir. İş yerinize harika bir mimari tasarım yapın, işyerinizi en son teknolojik aletlerle donatın, mağazanızı şehrin en işlek yerinde konumlandırın çalışanlarınız mutsuzsa ya da o iş için yetersizse emin olun geride kalan hiçbir şeyin anlamı yoktur. Unutmayın! İnsanlar ilk 30 saniye içerisinde sizin hakkınızda olumlu ya da olumsuz karar alırlar. Bu nedenle ilk izlenim çok önemlidir.
Eğer bir çalışan, müşterisini içten gülümseme yerine yüzü asık bir şekilde karşılıyorsa, sorduğunuz bir soruya kendisinin bile duyamayacağı bir ses tonuyla cevap veriyorsa, kafasını kaldırıp yüzünüze bakmıyorsa o firmada ciddi problem vardır. Bu sorunu yüzdeyle ifade etmek gerekirse sorun %80 firma, %20 çalışan kaynaklıdır. Zaman değişiyor, yönetim anlayışları değişiyor. Artık eski baskıcı yönetim anlayışı yerini, insan odaklı yönetim anlayışına bıraktı. Eski yönetim anlayışını kurumunda devam ettiren firmaların, yöneticilerin kendilerini gözden geçirme vakti çoktan geldi. Böyle gelmiş ama artık böyle gitmez, gitmemeli…
Çalışan bağlılığı oluşturmak ve mutlu çalışanlarla birlikte yola devam etmek istiyorsanız şunları yapmalısınız;
- Çalışanın kurumunuzda kendisini iyi hissetmesini sağlamalısınız.
- Çalışanınıza, en az sattığınız ürüne yaptığınız yatırım kadar, yatırım yapmalısınız.
- Hizmet verdiğiniz sektörle ilgili eğitim olanakları sağlamalısınız. Eğitim işi çok masraflı diye düşünen firma sahiplerine ya da üst düzey yöneticilere de iyi bir haberim var. Merak etmeyin, yaptığınız eğitim giderinizi masraf göstererek vergiden düşebiliyorsunuz. Şunu unutmamalısınız; Çalışanlarınızı eğitip onları başka şirkete kaptırmaktan daha kötü bir şey varsa, o da çalışanlarınızı hiç eğitmemek ve onları şirketinizde tutmaktır!
- Şirket hedefleri, stratejileri oluştururken şeffaf ve katılımcı bir süreç oluşturmalı, çalışanları da bu sürece dahil etmelisiniz.
- Küresel bir danışmalık şirketi olan Towers Watson’un 2012’de Türkiye’de yaptığı araştırmada çalışanların işlerinden ayrılmayı düşünmelerinin ilk 3 nedeninden biri yönetici ile ilişkilerden kaynaklanan sorunlar… İnsan odaklı yönetim anlayışına sahip yöneticilerle çalışmalısınız.Çalıştığınız yöneticiler “Kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa, çalışma arkadaşlarına da aynı şekilde davranabilecek” anlayışa sahip olmalıdırlar.
- X, Y ve hatta şimdi Z kuşağı diye bir gerçek var. Günümüz yöneticilerin, bu kuşakların yetişme şekline, olayları değerlendirme tarzlarına , çalıştıkları kuruma hangi koşullarda maksimum katkıyı sağlayabileceklerinin analizlerini yaparak yönetim şekillerini belirlemeleri gerekir.
Yine Towers Watson’ın yaptığı bir araştırmaya göre memnuniyet oranı yüksek çalışanların %84’ü şirketin ürün ve servisleri üzerinde pozitif etki yaratabileceklerini düşünürken memnuniyeti düşük olan çalışanlar için bu oran %31. Gene aynı şekilde memnuniyeti yüksek çalışanların %72’si müşteri memnuniyetini pozitif etkileyebileceklerini düşünürken memnuniyeti düşük çalışanlar için bu oran %27’de kalmış. Son olarak memnuniyeti yüksek çalışanların %68’i şirketin maliyetlerini pozitif yönde etkileyeceklerini düşünüyor, memnuniyeti düşük olanların sadece %19’u buna inanıyor.
Buradan firma sahiplerine , yöneticilere sesleniyorum. Çalışanlarınıza, telefonla konuşmayı öğretin. Doğru üslupla mail nasıl yazılır onu öğretin. Ürünü değil, ürünün faydasını satmayı öğretin. Müşteri karşılama ve uğurlama yöntemlerini öğretin. Kurumunuza gelen misafiri ağırlama yöntemini öğretin. Herhangi bir problem ya da şikayetle karşılaştığında nasıl bir yaklaşım sergileyeceğini öğretin. Satış sonrası hizmetin önemini öğretin. En baştada “İletişim Kurmayı” öğretin. Siz bilmiyorsanız, siz de öğrenin . Öğrenmenin yaşı yoktur. Unutmayın şimdiye kadar böyle gelmiş ama; bundan sonra böyle gitmeyecek….