Yapay Zeka ve Pazarlama

Yapay Zeka ve Pazarlama

Prof. Dr. A. Ercan GEGEZ

Kaynak: https://www.ekonomidunya.com/yazarlar/prof-dr-a-ercan-gegez/yapay-zeka-ve-pazarlama/2199/

Teknolojiye çok meraklıyım. Bizim evde koskoca iki dolap eski cihazlara ait veya değişik cihazları birbirine bağlayacak kablolarla dolu. Satın aldığım elektronik cihazlar içinde en ilginç olanlardan biri de Amazon Echo Show. Amazon Echo aletin resmi adı.

Gayri resmi adı Alexa. Bir çoğunuzun bildiği gibi bu alete komut verirken önce Alexa demeniz gerekiyor. Ancak o zaman alet sizden bir komut geleceğini anlıyor. Sürekli Alexa dediğimiz için 16 aylık kızıma bile “Alexa nerede” dediğimde Amazon Echo’yu gösteriyor.

Yapay zeka temelli asistanlar dediğimiz Alexa ve Google asistan gibi cihazlar ve benzerleri hayatımıza girmiş durumda. Harvard Business Review dergisinde 2018 yılında yayınlanan ve birazdan benim de daha ayrıntılı açıklayacağım konulara değinen bir yazıda  Amazon Alexa’nın 2020 yılında 50 milyon satacağı tahminleri yapılırken, gerçek rakam 100 milyondan fazlaya ulaştı.
Bir de bu yapay zeka temelli asistanlarla etkileşimli çalışan binlerce cihazı düşündüğünüzde, hayatımızın artık eskisi gibi olmayacağı çok açık. 
Peki işler pazarlama açısından nasıl farklılık gösterecek? Pazarlama profesörü olmama ragmen, biliyorum ki bazen satin alma esnasında mantığımla değil, duygularımla hareket ediyorum. Yıllar önce, çok okuduğum için hızlı okumam lazım ve bir hızlı okuma kursuna gitmeliyim derken vakitsizlikten gidemediğim bu kurs yerine tesadüfen gördüğüm, aslında pek de bir işe yarayacağını düşünmediğim bir hızlı okuma kitabı satın aldım.

Okumaya devam et

Rekabet Üzerine Düşünceler

REKABET ÜZERİNE DÜŞÜNCELER…

Prof. Dr. A. Ercan GEGEZ

Kaynak: https://www.ekonomidunya.com/yazarlar/prof-dr-a-ercan-gegez/rekabet-uzerine-dusunceler/2162/


Rekabet kavramı, sokaktaki adama da sorsanız herkesin üzerinde konuşabileceği bir kavram. Hele hele şirket yöneticileriyle konuşursanız, rekabet üzerinde saatlerce sohbet edebilirsiniz. 

Buna karşılık rekabet kavramı işletme dünyasının en dinamik kavramlarından biri. Klasik rekabet tanımları ne yazık ki artık işlemiyor. İş dünyasında başarılı olmak isteyen yöneticilerin rekabet faktörünü sürekli ve yeniden düşünmeleri gerekiyor.

Okumaya devam et

Agile Innovation ve Yönetim Anlayışı

Agile Innovation ve Yönetim Anlayışı
Mehmet Gökhan KARATOY

Global şirketler uluslararası alanda faaliyetlerine devam edebilmek, rakipleri ile mücadele edebilmek ve gelecekte de var olabilmek için çevik olmanın gerekliliğinin farkındalar. Günümüzde gelişen teknolojilere ayak uyduramayan, kuşak farklılıklarının ve ihtiyaçlarının farkında olamayan ve geleceği öngöremeyip şimdiden hazırlığını yapamayan şirketlerin artık oyun dışı kalacağını çok net görebiliyoruz. Bu sebeple “AGILE INNOVATION” yani çevik inovasyon anlayışı günümüzde çok daha önem kazanmaktadır.

Küresel inovasyon ortamı köklü değişimlerden geçiyor ve artık geleneksel inovasyon kavramına meydan okuyan şirketler kazanmaya hazırlanıyor. Kısacası, şirketler inovasyonun öneminin farkındalar fakat inovasyona profesyonel olarak yaklaşan, çevik inovasyon anlayışına sahip, mühendislik, bilgi teknolojileri, yeni ürün ve hizmet geliştirme süreçlerini esnek şekilde yapılandıran ve departmanlar arası hızlı etkileşim kurabilen şirketler oyunda kalabilecekler.

Robert B. Tucker’a göre İnovasyon, “Yeni Nesil İşletme Trendi” olarak öngörülmektedir. Bana göre 2020 ve sonrası artık “Agile İnovasyon” modellemelerinin hız kazandığı çokça duyacağımız bir döneme gireceğiz.

Aynı zamanda iyi bir gözlemci ve araştırmacı da olmamız gereken günümüzde, yeni nesil çalışan ve yeni nesil müşteri profilini doğru anlamak gerekir. Müşterilerin taleplerinin sürekli değişmesi, şirketleri müşteri taleplerine hızlı cevap verebilen bir yapıya itmektedir. Hız, esneklik ve etkileşimli yönetim, çevik inovasyon kültüründe en önemli unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Özetle; “Hızlı ol, Hızlı Değiş, Adapte ol ve Hayatta Kal” diyebiliriz.

McKinsey inovasyon ve ticarileştirme anket sonuçlarına göre üst düzey yöneticilerin %84′ü, şirketlerin büyüme ivmesi kazanmasında çevik inovasyonun son derece önemli olduğu konusunda hemfikir.
Okumaya devam et

Şirket İçi İnovasyon Ekosistemi Oluşturmak ve Önemi

Şirket İçi İnovasyon Ekosistemi Oluşturmak ve Önemi
Mehmet Gökhan KARATOY

Şirket içinde çalışanlarla entegre yaşayabilen, sürekli etkileşim halinde olan, bilgi alan, bilgi veren, çevresi ile iş birliği halinde olan, verileri anlamlandırabilen, anlamlandırdığı verileri değer katan girdiler ile katma değer yaratan çıktılara dönüştürebilen inovatif faaliyetlerin tümü inovasyon ekosistemini oluşturur diyebiliriz. Bu faaliyetler şirketin gücünü artırarak, çağa ayak uydurmasını sağlar, rakiplerle mücadelede avantaj kazandırır ve aynı zamanda geleceğe hazırlayarak işletmenin sürdürülebilirliğini destekler.

İnovasyonu kurum kültürü haline getirmek ve şirket yapısına uygun bir ekosistem kurgulamak inovasyonun sürdürülebilirlik oranını artıracaktır. Kurumsal şirketler, kurumsal görünümlü şirketler, aile şirketleri, global şirketler gibi ayrıştırma yaptığımızda her şirketin kendine has özellikleri ve yönetim anlayışı vardır. Burada sistemin başarısını etkileyecek kritik olan konu dayatma bir sistem değil şirket yapısına en uygun olan çalışabilir bir sistem oluşturabilmektir. Başarılı olduğu konuşulan her çalışma, her şirkette aynı oranda başarılı sonuçlar vermeyebilir.

Profesyonel bir yaklaşım ile uyumlu inovasyon ekibi ekosistemin başarısında büyük rol oynayacaktır.

Ekosistem içinde stratejik faaliyetlerin planlanması, bütçelendirilmesi ve üst yönetimin desteği ile şirket stratejisine en uygun şekilde yürürlüğe konularak yönetilmesi gerekmektedir.
İnovasyon faaliyetlerinin, şirketin bilançosu, nakit akışı ve stratejisi ile uyumlu olması ekosistemin canlılığını ve esnekliğini artıracaktır. Bu sebeple şirket nakit akışını destekleyen inovatif faaliyetler ve bu yöndeki stratejik çalışmalar ekosistemin sürdürülebilirliği için önemlidir. İnovasyon ve ekosistem için ayıracağınız bütçe bu işi ne kadar ciddiye aldığınızı ve önem verdiğinizi de gösterir. Üst Yönetimin bu öngörüde olması, finansal desteği ile bu yönde profesyonel yaklaşım ve kararlılıkla aksiyon alması, beklenen olumlu sonuçları da beraberinde getirecektir.
Okumaya devam et

Corona Virüs ve Pazarlama

Corona Virüs Ve Pazarlama
Dr. Zeki Yüksekbilgili

Corona virüsü salgını, istisnasız dünyadaki tüm ülkelerin ekonomilerini alt üst etti. Bu durumun da kısa süre içerisinde düzelmesi pek de olası gözükmüyor. Ülkeler, bu kriz ile başa çıkabilmek için farklı önlemler aldılar. Tüm bu önlemler de özellikle ekonomik anlamda bir krizin tüm ülkelerde baş göstermesine sebep oldu. Doğal olarak tüm işletmeler, bu kriz karşısında farklı önlemler ile ayakta kalmaya çalışıyorlar…
Kriz, en basit haliyle “Bir ülkede veya ülkeler arasında, toplumun veya bir kuruluşun yaşamında görülen güç dönem, bunalım, buhran” olarak tanımlanabilir. Şu anda yaşadığmız Corona virüsü salgını kaynaklı kriz, her alanda iş hayatını etkiliyor. Ama kriz dönemlerinde, özellikle pazarlama alanında yapılacak manevralar ile ciddi anlamda krizi yönetmek mümkün olabilir.

Kriz zamanlarında belki de en büyük problem pazarlama, çünkü tüketicilerde talep azalıyor, harcama eğilimi düşüyor, üreticilere, ürün ve hizmetlere olan güven azalıyor. Üstelik mevcut Corono virüs salgını sebebiyle insanların salgının yayılmasını önlemek amacıyla evlerine kapanmaları işlerin neredeyse durma noktasına gelmesine neden olmuş durumda.
İşte krizde pazarlama yönetimi tam da burada devreye giriyor;

Kriz zamanlarında, firmaların ilk yaptıkları şey, tanıtım faaliyetlerine ara vermektir. Firmaların büyük bir çoğunluğu kriz ortamı düzelene kadar beklemeyi tercih ederler. Kriz zamanlarında yapılacak tanıtım faaliyetleri, sanılanın aksine çok etkili ve güçlüdür. Öncelikle, reklam hiç olmadığı kadar etkili olur, çünkü kriz zamanlarında tanıtım faaliyetleri yok denecek kadar azdır, reklam yapan firmalar hemen göze çarpar, her zaman olduğu gibi onlarca, yüzlerce tanıtım faaliyetleriyle bombardımana tutulayan tüketici, bu tanıtım faaliyetini hemen fark eder. Bu zamanda, az olan tanıtım faaliyetleri sayesinde, tanıtım yapan firma, tüketiciye krize rağmen faaliyetlerine devam ettiği ve güvenilir bir firma olduğu mesajlarını verir. Bu mesajlar sayesinde, tanıtım faaliyetlerinde bulunan firmalar, pazar paylarını ciddi anlamda büyütebilirler.
Okumaya devam et

Kapanan Banka Şubeleriyle Birlikte Ortaya Çıkan Güven Kaybı

Kapanan Banka Şubeleriyle Birlikte Ortaya Çıkan Güven Kaybı
Rafig Shahverdiyev

Teknolojinin değişim temposu ve yenilenme trendleri her gün daha da hızlanmakta. Dijital dünya kapsamını büyüterek, hayatımızın her evresine bütünüyle entegre olmaktadır. Bununla birlikte tüm alanlarda radikal değişimler ve farklıklar ortaya çıkmaya başlamıştır. Yaşanan büyük değişiklikler, teknolojinin de yükselmesiyle sosyal ve kurumsal hayatın işleyişine büyük farklılıklar getirmiştir. Şimdiye kadar konvansiyonel yöntemlerle yapmaya alıştığımız birçok konu teknolojinin hayatımıza girmesiyle çok süratli bir şekilde değişmeye başlamıştır. Bu değişim kendisini geleneksel pazarlama yönetmelerinde radikal yeniliklerin hızlı bir şekilde kapsamını büyüterek, şirketlerin kurumsal hayatlarına bütünüyle entegre olmasıyla göstermiştir. Özellikle geleneksel pazarlamanın kalıplarından biri olan üretici ve tüketici arasında olan tek taraflı iletişim, gelişen teknoloji, yeni pazarlama trendleri ve medya kanallarının sağladığı imkanlar sayesinde iki tarafı olan ve sürekli yenilenen bir iletişim prosesini ortaya çıkarmıştır.
Bu değişiklerden etkilenen en büyük sektörlerden biriyse bankacılık sektörü olmuştur. Müşterilerin değişen davranış şekilleri ve teknolojinin yarattığı yeni beklentileri doğrultusunda etkilenen bankaların da müşterileriyle olan ilişkileri ve iletişimleri değişmiştir.
Bankaların mevcuttaki pazarlama metotlarından farklı olarak artık müşteriyle iletişim pazarlamanın ayrılmaz bir parçası durumunda. İletişim teknolojisinin ortaya çıkardığı pazarlama dünyası, bankaların hedef kitlelerine erişmesinde dijital pazarlama olarak tanımlanan yeni bir yöntemin kullanılmasına imkân sağlamıştır.
Bankalar, yeni kuşak dijital pazarlama stratejilerini tasarlarken başlangıç noktası olarak müşterilerin taleplerini göz önünde bulundurmalılar. Günümüz dijital çağında insanlar kendilerini zorlayarak satış yapılmasını kesinlikle ret ediyor ve geleneksel kalıplaşmış kurumsal söylemlere inanmıyorlar. Müşterilerin gerçek istedikleri kişiselleştirilmiş bireysel ihtiyaçlarını karşılayan bankalarla iş yapmaktır. Özellikle Y ve Z kuşağı geleneksel pazarlama yöntemleri kullanan hiçbir bankadan hizmet almayacaktır. Okumaya devam et

Çok çalışarak çok üretmek mi yoksa yaratıcı üretmek mi?

Çok çalışarak çok üretmek mi yoksa yaratıcı üretmek mi?
Raci Cihan Şener

calisma3-300x187İsveç’te günlük mesai 6 saate iniyor
Çok yoğun çalışma saatlerine sahip bir toplumun bireyleri olarak bu başlık bazılarımızı şok etmiş olabilir. Halbuki sadece 150 – 200 yıl önce yani 19.yüzyılda Sanayi Devrimi zamanında işçiler günde 14 – 16 saat arasında çalışırlardı. O zaman onlar işçi olarak bile adlandırılmazlar, elleri ile yapmış oldukları işlerden dolayı onlardan “eller” diye söz edilirdi. Bu insani olmayan uygulamaya ilk defa Britanya’da karşı çıkılmış ve çalışma saatleri 8 saate düşürülmüştür. Teknolojik gelişmeler neticesinde çalışanlar daha kısa zamanda daha çok değer üretebilmeye başlamışlardır.

Çok çalışmak mı – verimli çalışmak mı ?
Şöyle bir iş yaşantımızda geçirdiğimiz zamanları düşünelim. Çalışma sürelerimiz kısalsa mevcut işlerimizi yetiştiremez miyiz? Aslında sormak istediğim şey günün ne kadarlık bir bölümünü verimli kullanabiliyoruz? Bu verimliliği arttırsak, çalışma saatlerimizi kısaltmanın yolunu bulmuş olmaz mıyız? Okumaya devam et

Tükenmişlik Sendromu

Tükenmişlik Sendromu
Gülbeniz Akduman

Tükenmişlik Kavramı:

Son dönemin en popüler konularından biri “Tükenmişlik” ile ilgili farklı kaynaklardan bir derleme sizler için…

Tükenmişlik kavramı ilk olarak 1974 yılında Freuden Berger tarafından “başarısızlık, yıpranma, enerji ve güç kaybı veya insanın iç kaynakları üzerinde karşılanamayan istekler sonucunda ortaya çıkan bir tükenme durumu” olarak tanımlanmış ve son 20 yıldır farklı iş alanlarında konu ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır (Izgar, 2001, s.1).

Maher ise tükenmişliği “psikomatik hastalığı, uykusuzluğu, iş ve müşterilere karşı negatif tutumu, işe gelmemeyi, alkol yada ilaç kullanımını, suçluluğu, kötümserliği, ilgisizliği ve depresyonu içeren kompleks bir sendrom” olarak tanımlamıştır. Spanial ve Caputo (1979) ‘ya göre de tükenmişlik “iş ve özel yaşamdaki stres ile baş edebilme konusundaki yetersizlik” olarak tanımlanmıştır (Sürgevil, 2006, s.5).

Shirom (1989) ‘a göre tükenmişlik “bireysel düzeyde olumsuz duygusal bir yaşantıyı kapsayan, kronik ve sürekli yaşanan bir duyguya dayanan bir olgu” olarak kabul edilir. Tükenmişliği daha geniş bir anlamda ifade eden Cardinell (1981) ise tükenmişliği “insanın hayatında ortaya çıkan ciddi bir rahatsızlık belirtisi; orta yaş krizi” olarak tanımlamıştır. Bu bağlamda alanda yapılan çok sayıda araştırmanın, birçok insanın 35-50 yaşlar arasında yaşamak zorunda olduğu, kariyer ve statü kazanma isteği başta olmak üzere, sosyal içerikli bazı problemler nedeniyle bunalıma girdiğini ortaya koyduğunu ifade etmiştir (Izgar, 2001, s.2).

Tükenmişlik kavramı bireyler ve örgütler açısından işten ayrılma, işe devamsızlık, verimliliğin düşmesi, iş doyumsuzluğu, psikosomatik rahatsızlıklar, uykusuzluk, alkol ve ilaç bağımlılığı ve evlilik-aile yaşantısında sorunlar gibi olumsuz sonuçlar oluşturabileceği için kritik önem taşımaktadır (Torun, 1995, s.8).

Okumaya devam et

Fiyatın Alım Kararındaki Etkisi

Fiyatın Alım Kararındaki Etkisi

Prof.Dr.Acar Baltaş

Ekonomik yapının temelini “fiyat – fayda” ilişkisi oluşturur. Bu ilişkinin dayandığı ilkeye göre bir insanın bir eylemle ilgili girişimde bulunması için, harcanan çabadan daha büyük bir yarar beklentisi içinde olması gerekir. Bu ilke hem basit, hem de son derece anlamlıdır. Sanki, aptalların bile bu ilkeye uyumlu hareket etmesi beklenir, değil mi? O kadar acele etmeyin. Çünkü ilkenin hayata geçmesi, göründüğünden daha karmaşık ve çok kere de şaşırtıcı ölçüde çelişkili olabilmektedir.

Şöyle bir örnek düşünün;

A. Bir konsere gitmek için 100 TL’lik bir bilet satın aldınız. Konser alanına girmek üzereyken biletinizi kaybettiğinizi fark ettiniz. Biletler numaralı değil ve size ait bir bilet olduğunu ispatlama şansınız yok. 100 TL’lik yeni bir bilet alır mısınız almaz mısınız?

B. Bir konsere gitmek için bilet almaya gidiyorsunuz. Konserin bedeli 100 TL. Bileti almak için gişeye gelip cüzdanınızı açtığınızda 100 TL kaybetmiş olduğunuzu görüyorsunuz. Bu durumda “yine de konsere girmek için bilete 100 TL’verir misiniz?” Okumaya devam et

Ürün ve Hizmet Tercihinde Anlam Fayda Oranı

Ürün ve Hizmet Tercihinde Anlam Fayda Oranı

Ayfer Yoran  

Ürününüzü kullananlar, hizmetlerinizi alanlar, sosyal çevrenizdeki gelişmeler… Neden ürün kullanılır, hizmet alınır ya da ilişki kurmak, iletişim halinde olmak istenir? Çünkü bir fayda edinimi söz konusu… Bu yalnız ve yalnızca bir takım maddi tatminlere yönelik fayda edinimi olarak kesinlikle algılanmamalı. Esasen, odak noktasını hislerin tatmini oluşturmaktadır.

 İster ürün ve hizmete yönelik olsun ister ilişkisel bazda olsun edinimlerde bir “anlam yüklemesi” söz konusudur. Eğer erişilen meta onu sahiplenen kişinin, sahip olmaya yönlendiren hislerine yeterli ölçüde cevap verebiliyorsa bir anlam kazanır. Çünkü kişi, ona bir anlam yüklemesini daha sahip olmadan önce yapmıştır bile.

Anlamlı olmak, bir boşluğun doldurulması demektir. Boşluk ise, insan hayatının en basit yaşamsal gereklerinden heyecanlarına kadar geniş bir yelpazeye yayılabilir. Hepsinin temelinde o boşluğu doldurma hissi yatar. Bu, ihtiyaçtan kaynaklanacağı gibi duyguların tatminine yönelik de olabilir. Söz konusu edinim sağlandığında, aslında bir kısım hislerin yaşanması ortamı hazırlanmış olmaktadır.

Bu noktadan bakıldığında “Anlam-Fayda Sarmalı” diye tarif edebileceğimiz sosyal ve ekonomik içerikli bir sarmal yapı karşımıza çıkmaktadır. Tüm sarmal yapıların temel özelliklerini dinamiklik, etkileşim, bütünsellik, kendine özgülük ve amaç olarak burada da bulmak mümkündür.

Kurumsal pencereden bakıldığında, ürün ve hizmet kullanıcılarının hislerine hitap edecek biçimde bunlar sunulduğu ölçüde, sadık müşteri kitlesine erişmek ve dolayısıyla marka niteliklerine sahip olmak yönünde önemli bir adım atılmış olunacaktır. Okumaya devam et