Çok çalışarak çok üretmek mi yoksa yaratıcı üretmek mi?
Raci Cihan Şener
İsveç’te günlük mesai 6 saate iniyor
Çok yoğun çalışma saatlerine sahip bir toplumun bireyleri olarak bu başlık bazılarımızı şok etmiş olabilir. Halbuki sadece 150 – 200 yıl önce yani 19.yüzyılda Sanayi Devrimi zamanında işçiler günde 14 – 16 saat arasında çalışırlardı. O zaman onlar işçi olarak bile adlandırılmazlar, elleri ile yapmış oldukları işlerden dolayı onlardan “eller” diye söz edilirdi. Bu insani olmayan uygulamaya ilk defa Britanya’da karşı çıkılmış ve çalışma saatleri 8 saate düşürülmüştür. Teknolojik gelişmeler neticesinde çalışanlar daha kısa zamanda daha çok değer üretebilmeye başlamışlardır.
Çok çalışmak mı – verimli çalışmak mı ?
Şöyle bir iş yaşantımızda geçirdiğimiz zamanları düşünelim. Çalışma sürelerimiz kısalsa mevcut işlerimizi yetiştiremez miyiz? Aslında sormak istediğim şey günün ne kadarlık bir bölümünü verimli kullanabiliyoruz? Bu verimliliği arttırsak, çalışma saatlerimizi kısaltmanın yolunu bulmuş olmaz mıyız?
Parkinson teorisi
Parkinson teorisine göre, bir işi bitirmek için ne kadar süre verilirse o işi tamamlamak o kadar zaman alır. Bazen deneyimlemişsinizdir, kısacık sürelerde ortaya ne kadar çok iş çıkardığınızı. Ancak aynı iş için uzun süreler verilse bu kadar verimli olmadığınızı da görmüşsünüzdür. Buna bir de toplumumuzun ortak özelliği olan işlerimizi son dakikaya bırakma alışkanlığını düşündüğümüzde aslında pek çok iş için çok daha az zamana ihtiyacımız olduğu görülür. İkea’nın efsane patronu İngvar Kamprad diyor ki: “10 dakikada ne kadar çok şey yapılabilir bir bilseniz.” Yani bize küçücük görünen zaman dilimlerinde bile aslında çok fazla iş yapabiliriz.
Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
İkea’nın da bir İsveç markası olduğunu belirterek söze başlayalım. Şu an İsveç’in belirli şehirlerinde ve bazı firmalarda hayata geçirilen bu fikir durduk yere uygulamaya konmaya başlanmadı. Bu durum İsveç için yeni bir olgu değil. 10 yıl kadar önce ülkenin batısında Toyota şirketinin servis merkezinde çalışanların vardiyası azaltılmış ve buna rağmen şirket karlılığının hızla arttığı görülmüş. Şirketde bu uygulamasına devam etme yönünde karar almış. Göteborg Toyota müdürü bu uygulamadan sonra karlarının %25 arttığını belirtmiştir. 2000’lerin başında kamu sektöründe belirli işlerde denemeler yapılmış ve sonuçlar yine olumlu çıkmış.
Peki bu durum sürpriz mi?
Bence değil. Özel hayatımıza daha fazla zaman ayırmak, iş yerindeki verimliliğimizi de arttırmaktadır. Bizler robot değiliz. Bir birim zamanda bir birim iş çıkarmıyoruz. Önemli olan iş yerinde bulunduğumuz zaman dilimindeki ruhsal ve psikolojik durumumuz. Bu durum ne kadar iyi ise o kadar kaliteli iş çıkarıcağımız aşikardır. Özel yaşantımız ne kadar kaliteli, ne kadar verimli ve doyurucu ise ortaya koyacağımız iş de o oranda düzgün olacaktır. İstanbul gibi yoğun şehirlerde yaşayan insanların en büyük sıkıntısı ise özel yaşantılarında zaman kalmamasıdır. Akşam 19.00 gibi evde olabiliyorsanız şanslısınız. Tabi bu saatten sonra ne gibi faaliyetler yapılabilir ( ve bu faaliyetler için ne kadar enerjiniz kaldı ) onu da sizin yormunuza bırakıyorum.
Son olarak, mesele inovasyon, inovatif ürün ya da hizmet yaratımı olduğunda bizim daha geniş bir çerçevede bakış ve düşünce biçimine ihtiyaç duyduğumuz çeşitli örneklerle aşikar. Aslında bakarsanız böyle düşünmek için alt yapı çevremizdeki olan bitenleri de anlayacak kadar zaman sahibi olmamızla da ilişkilidir. Biz çalışanların daha yaratıcı üretim süreçlerine dahil olabilmemiz için kendi hayatımızı daha geniş zaman dilimlerinde yaşamamız gerekir. İsveç tercihini yaratıcı üretmekten yana kullanmış gibi görünüyor.
Kaynak: http://diyalogin.com/5743.html
Merhaba, sitenizde tanıtım yazısı yayınlatmak istiyoruz. Mail üzerinden iletişim sağlayabilir misiniz ?