Gelecek Peşimizde
Eren Gökyer
Slogan olarak baktığınızda kabul etmek gerekir, dikkat çekici bir slogan. 18 Kasım’da İstanbul’da Akçansa’nın organize ettiği Pazarlama Zirvesi’ne katıldım. Zirve konuşmacılarından Ufuk Tarhan’ın paylaştığı bir slogan. Günümüz iş ve özel yaşantısına baktığımızda içinde bulunduğumuz durumu ifade etmesi açısından önemli bir slogan. Peki bu iyi bir şey mi? Böyle bir soruya herkesin farklı cevap vereceğini düşünüyorum. Haydi gelin konuya tersten yaklaşalım. Gelecek , geçmiş, rakipler, korkularımız, alacaklılarımız, daha fazla satış isteyen patronlar v.b örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Herşey peşimizde. Ve bizlerin sürekli koşması gerekiyor. Çünkü sistem bunu istiyor. Çünkü peşimizdeler!
Haydi size bir soru daha. En son ne zaman, koşuşturmalarınıza, telaşlarınıza bir ara verdiniz. Kendinizle baş başa kaldınız? Kendinizle baş başa kalmanızdan bahsettiğim, öyle herhangi bir yerde yalnız kalmanızdan bahsetmiyorum. Bir anlık her şeyden kendinizi soyutladığınız, kendi içinize döndüğünüz, bir kalem kağıt alarak, ruhunuzla sohbet ettiğiniz bir durumdan bahsediyorum. Ya da en son ne zaman güneşin doğuşuna eşlik ettiniz? Ya da en son ne zaman durup dışarıda ki havayı koşulsuz bir şekilde içinize çektiniz? Nefes alabildiğinize şükrettiniz? Ya da en son ne zaman sadece bakmaktan bir adım öteye geçerek , görmek için baktınız? Diğer canlılardan farkımızı ortaya koyan sahip olduğumuz en önemli özelliğimiz “düşünmek”tir. Peki en son ne zaman her şeyi bir tarafa bırakıp, kendinizle baş başa kalarak “düşündünüz”… Günümüzde düşünmeyi unuttuk. Çocuklarımıza “düşünmeyi” öğretmiyoruz. Descartes ne güzel söylemiş binlerce yıl önce “Düşünüyorum, o halde varım.” Bugün geldiğimiz noktada ise durumumuz “Paylaşıyorum, o halde varım” durumuna gelmiştir.
Teknolojiden çok fazla şey beklerken, birbirimizden beklentilerimiz azaldı. Facebook, twitter, instagram gibi sosyal paylaşım sitelerinde her an bir şeyler paylaşıyoruz. Mutluluğumuzun ölçütü daha fazla beğeni almak, daha fazla retweet edilmek, daha fazla takipçi sayısına sahip olmak. Çevrenize şöyle bir baktığınızda “beraberken yalnız olan insanlar” görüyorsunuz. “Yalnız olmak” aslında bir yetenek meselesidir. Bahsettiğim yalnızlık, yüzlerce insanın bulunduğu bir yerdeki yalnızlık duygusu değil. Ya da binlerce takipçinizin olduğu sosyal medya sitesinde ki yalnızlık duygusu da değil. Eğer yalnız olma yeteneğimiz yoksa, daha çok yalnız kalmaya mahkumuz. Yalnızlık aslında bir değerdir. Çocuklarınıza yalnızlığın bir değer olduğunu anlatın. Evlerinizde sakin alanlar oluşturun ve buraları sohbet odaları şeklinde düzenleyin. Çocuklarımıza yalnız olmayı öğretmeliyiz. Eğer yalnızlığı gerçek anlamıyla öğretmezsek, yanlış yerlerden nasıl yalnız kalınacağını kendileri öğreneceklerdir.
Evet yukarıda bahsettiğim konular internetin, teknolojinin olumsuz noktalarıdır. Fakat madalyonun bir de diğer yüzü var. Özellikle iş dünyasına yönelik olarak, firmaların internette yer almaları, milyonlarca insanın takip ettiği sosyal medyayı kullanmaları gerekmektedir. İnternetin gücünü bir örnekle anlatmak istiyorum. alibaba.com internet sitesini çoğunluğunuz duymuştur. B2B Pazarlama ( Firmadan – Firmaya pazarlama) stratejisine göre çalışan çok önemli bir site. Aynı site aliexpress.com isminde B2C Pazarlama (Firmadan – Son Kullanıcıya /Müşteriye pazarlama)stratejisine göre satış gerçekleştiren bir site. Ülkemizde hepsiburada.com, n11.com tarzında olan bir site. Fakat farklılaştığı ve diğer B2C pazarlama yapan sitelere göre ayrılan bir noktası, tüm dünyaya çok uygun fiyatlarla satış yapması. Bu site 11.11.2014 tarihinde düzenlediği bir kampanya sonucun sadece bir günde 270 milyon adet ürün satarak, sıkı durun 9.3 milyar$ ciro yapmıştır. Sadece 1 gündeki cirosundan bahsediyorum. Türkiye’nin ülke olarak Ekim ayında yaptığı 12.6 milyar$’lık ihracat rakamına baktığımızda, aliexpress.com internet sitesinin sağladığı katma değeri daha iyi anlayabiliriz. Evet dostlar internet aynı zamanda da böyle bir dünya. İş profesyonellerinin de sosyal medyayı, interneti etkin kullanmaları gereklidir. Şu bir gerçek, iş dünyasında ne kadar başarılı olursanız olun, kendinizi doğru stratejiyle pazarlamadığınız taktirde, başarılarınız kendiniz ve çevrenizle kısıtlı kalacaktır. Bu anlamda özellikle Linkedin, twitter ve facebook gibi sosyal paylaşım sitelerini etkin kullanmak önemlidir. Şimdi şunu düşünüyor olabilirsiniz: “ Yukarıda internet insanı yalnızlaştıran bir olgu derken, şimdi de interneti sosyal paylaşım sitelerini sık kullanmalısın diyorsun, bu nasıl bir çelişki?”. Bunu düşünenlere cevabım şudur. Denge. Evet dengeden bahsediyorum. İş ve özel yaşam arasında ki denge. Ailenizle, dostlarınızla ve internet başında geçirdiğiniz zaman dengesinden bahsediyorum. Geçen hafta sonu verdiğim eğitim seminerinde bir katılımcıya “Hobileriniz nelerdir?” diye bir soru yönelttim. Aldığım cevap çok düşündürücüydü. Katılımcı “İş yoğunluğumdan dolayı hobi olarak hiçbir şeyle ilgilenemiyorum.” Şeklinde bir cevap verdi. Bu hanımefendi, daha ne kadar kendine zaman ayırmadan çalışabilir? işine verimli devam ettiğini düşünmüyorum. Bu şekilde olan belki milyonlarca insan var.
Tabi ki çalışmaya devam edeceğiz. Fakat çalışırken kendimize nefes alabileceğimiz zamanlar oluşturalım. Ailemizle, dostlarımızla kaliteli zaman geçirebileceğimiz ortamlar oluşturalım. Konfor alanımızdan çıkıp başka insanların hayatına nasıl dokunabilirim, faydalı olabilirimin çabasında olalım. Peşimizdekileri düşünmeden biraz daha yavaş yaşayalım. Yine interneti kullanmaya, sosyal paylaşım sitelerinde olmaya devam edelim. Paylaşımlarımızı aralar vererek değil, belli bir disiplinle sürekli yapalım. Ama hepsinde dengeyi gözetelim. Yaşamayı sadece nefes alıp vermekten öteye taşıyalım. Gerçekten yaşadığımızı hissedelim, hissettirelim…