Korku Fabrikaları
Prof.Dr.İsmail Kaya
Uçak kazaları havayollarının da en büyük korkusudur. Isparta’da ölenlere rahmet, yakınlarına sabır, şirkete de kolaylıklar diliyoruz. Ateş düştüğü yeri yakar. Kazada yakınlarını kaybedenler şirketin kendilerine tahsis ettiği uçağa bile binmemişler.
“Güzelliğin bir sivilceye bakar” demişler. Ülkeler, insanlar, firmalar, markalar bir anda büyük kayıplara uğramaktan korkuyor, korktukça yeni tedbirler alıyorlar. Bir yandan da korkuyu kullanıyorlar.
Korku, etkili bir dürtü ve güçlü bir ikna tekniği. İnsanları açık veya kapalı korkutmak, korku hissi üretmek, günlük hayatta, iş hayatında ve pazarlamada oldukça yaygın uygulamalar. Korku pazarlaması diye bir şey var. Firmalar, markalar, alakalı alakasız, ürün ve hizmetlerinin satışında korku motifinden sıkça yararlanıyorlar.
Korkular değilse bile etkileri geçici oluyor. Bir kaza haberi insanları bir süre uçaktan, otobüsten uzaklaştırıyor. Alternatiflerine yöneltiyor ama deprem haberleri gibi daha sonra etkisini kaybediyor.
Kişi ve/veya toplum bir korku algıladığında, bu korkulardan kendilerini kurtaracağını sandıkları yılanlara delicesine sarılıyorlar. Kendilerine güven veren ürün, hizmet ve kişilerin peşinde kuyruk oluyorlar.
Korkuların kişisel, yaygın ve evrensel olanlarıyla birlikte onbinlerce çeşidi biliniyor. Bazı korkular başkalarına komik bile gelebiliyor; “Hiç korkulur mu?” deniyor, alay ediliyor.
Korkuların öğrenilebilir olması, algıya dayanması, kişiden kişiye değişmesi pazarlamacılara nice fırsatlar sunuyor.
Korkunun bireydeki etkisi, muhtemel zararın büyüklüğünden çok, ne kadar şiddetle algıladığına, ne kadar yakın bir tehlike olduğuna ve ne kadar doğrudan ve kişisel olduğuna bağlı oluyor. Mantıklı bir risk değerlemesi yapılmıyor.
En büyük gerçek olan ölüm bile bazen uzak bir ihtimal olarak düşünülüyor, bana bir şey olmaz deniyor.
Pazarlama, korkuları nazikçe yönetme işi haline geliyor. “Canın mı, paran mı?” dendiğinde akan sular duruyor. Tıp bunun için kârlı bir sektör oluyor.
İnsanoğlu hiç korkusuz doğuyor, büyüdükçe korkuları da artıyor. Kendisi büyütse de, bütün korkularının iki fabrikatörü var: Medya ve pazarlamacılar.
Gücünü korumak isteyen, kendisini yığınların ağası, pazarların hâkimi sananlar, ufak-büyük yöneticiler birer korku fabrikası olarak üretime devam ediyorlar.
Ölümü mutlu bir son olarak görmedikçe, korku fabrikalarına mal ve para yetiştirmeye devam edeceğiz. Öyle görünüyor.