Markalaşmada Bir Prestij Projesi: Kitap Yazımı
Hatice Gülcan Topkaya
Kurum veya etkin liderlerin tarihçelerini anlatan kitaplar, bireysel ve kurumsal marka oluşumunda fark yaratır çünkü kitap bir prestij nesnesidir. Potansiyel olarak içinde benzersiz deneyimler barındırır.
Şöyle bir düşünün:
Kitap piyasaya çıkar.
Kitabın tanıtım kokteyli; basın, dostlar ve rakiplerin katılımıyla yapılır.Gazetelerin kitap eklerinde, dergilerde kitapla ilgili tanıtım ve eleştiri yazıları yayınlanır.
Kitap fuarlarına katılıp kitaplar imzalanır.
Gazete ve dergilerden röportaj için ararlar, televizyon programlarına konuk olarak çağırırlar.
Tatil günlerinde kitapçılara gidip çaktırmadan kitap aranır. İşte orada!
Sosyal medyada kitap gündemi oluşur.
Google’da marka adının olduğu sayfaların sayısı artar.
Yurt içi ve yurt dışı fuarlarda stantı ziyarete gelenlere kitap promosyon olarak dağıtılır.
Kitap İngilizceye çevrilip yurt dışında da satılır.
Peki, tüm bunlar olup biterken marka adına nasıl bir değer yaratılmış olur?
Artık kitlesel pazarlama ve klasik reklamcılığın uzatmaları oynadığı göz önüne alınırsa en uygun çözümün dolaylı reklam olduğu aşikârdır.
Kitap, kurum kimliğinin halka açık yüzü olur, marka bilinirliğini ve itibarını arttırır.
Doğrudan reklam bütçeleriyle mukayese edilmeyecek mütevazi bir bütçeyle yazılı ve görsel medyada geniş olarak yer alma fırsatı doğar.
Sevilen ve saygı duyulan markaları aşk markaları olarak tanımlıyorlar günümüzde. Aşk ve saygı olmazsa ilişki olmaz. Oysa tüketici ilişki ister. Kitapla birlikte müşterilerle olan ilişkiler yeni bir evreye girer.
Kitap, bir sosyal sorumluluk projesi olarak da kabul edilebilir. Parça-bütün mantığıyla düşünülürse köklü markalar bir aile tarihçesi olmanın ötesinde, Cumhuriyet Dönemi’nin de bir parçasını oluşturmaktadır. Bu tarihçenin geniş kitlelerle paylaşılması; genç girişimcilere ilham verir, araştırmacı ve akademisyenler için bir kaynak teşkil eder, Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunur.
Şunu da unutmamak gerekir ki markalaşma sürecinin arka planında; rüyalar, adanmışlıklar, akıllı başarısızlıklar, cesaret ve duygusal sermaye, riskleri gönüllü alış, yetenek, sabır ve zor zamanlarda kararlı bir duruş vardır. Böylesi sürdürülebilir başarılar tesadüfî olamaz zira.
Bir ailenin gelecek kuşaklarına bu dataların aktarılması gerekmez mi ve bunu yapmanın kitap yazımından daha etkili başka yolu var mı? Sürdürülebilir bir başarı için torunlara bundan daha anlamlı bir armağan bırakabilir mi?
Yoğun, zekice kurgulanmış, kolay okunur kurumsal tarihçeler ve etkin lider biyografileri edebiyatımızda henüz boş bir alan ve yeni figürlerini bekliyor.