“Ne çok marifeti varmış bu interaktivitenin” Dedirten Bir Zirveden İzlenimler
Şule Özmen
Kaynak: Marketing Türkiye
Interaktif Pazarlama Zirvesinde, interaktifin sihrini çözmek amacıyla sektörün tüm paydaşlarını kapsayan anlamlı sayıda katılımcı bir aradaydı. “Ne çok marifeti varmış meğerse bu interaktivitenin” dedirten çok değerli konuşmacılar ve sunumlar vardı zirvede. Sadece bilgilendirici değil ufuk açıcı ve keyifli bir etkinlik gerçekleşti 28 Kasımda. Benim çıkardığım ana fikir şu oldu; “haydi hep birlikte interaktif olalım, doğru kişilerle, doğru uygulamalarla ve çağımızın dinamizmini geç kalmadan yakalayalım”. Niye diyorsanız çünkü sonuçta bu bir kazan-kazan oyunu. Doğru işleri doğru yaparsanız tüm taraflara değer katarsınız. İnteraktif pazarlama uygulamalarıyla herkes kazansın, firmalarda, velinimetleri müşterilerde, interaktiviteyi hakkıyla ve doğru yapan ajanslar ve etkileşimde rol oynayan tüm paydaşları da.
Günseli Özen Ocakoğlu’nun açılış konuşmasında gösterilen sokak röportajları zirvenin keyifli anlarından ilkiydi. “İnternette bulunan en büyük sanal mağazanın yüzölçümü ne kadardır?” “Second Life’da öldüğümüzde gömülür müyüz” gibi ilginç sorular ve bunlara verilen cevaplar katılımcılara neşeli dakikalar yaşattı.
İlk konuşmacı olan Eric Urdahl, Uluslar arası İşler Başkanı olduğu United Internet Media ve Avrupalı ortaklarıyla birlikte oluşturdukları AD Europe hakkında bilgi vererek başladığı konuşmasında, online mecranın gücünü gösteren istatistikler ve bu güçlü mecrayı nasıl kullandıklarını açıkladı. AD Europe, Avrupadan 30 ülkenin lider portallarının oluşturduğu bir ağ. Bu ağ üzerinden Avrupadaki internet kullanıcılarının %50 sine erişebildiklerini ve bu sayının 130 milyon tekil kullanıcı olduğunu belirtti. AD Europe Global olarak ise 60 ülkede, 26 dilde hizmet sunduklarını ve dünya genelinde 340 milyon kullanıcıya aylık 22 milyar sayfa gösterimi yaptıklarını dile getirdi. Türkiye’deki iş ortağı ise ülkemizde online reklam pazarlama hizmeti veren Medyanet.
Farklı dil ve kültürden oluşan kullanıcı kitlesine erişimde ise global çeşitliliği önemli bir zenginlik olarak gören Urdahl, bu çeşitliliğin dikkate alınması gerektiğini ve reklamverenlerin etkileşimde, kişiselleştirme ve özelleştirmeye önem vermesi gerektiğine vurguladı. İnteraktif uygulamalar kişiye özel olabildiği için gerçekten önemli fırsatlar sunuyor. Bu amaç için Hedef Grup Planlaması (TGP) adını verdikleri bir çalışma gerçekleştirdiklerini ve bu çalışma için veri tabanlarında 6 terabyte civarında veri depoladıklarını belirtti. Aynı kampanyanın reklam bannerlarının bazı kriterler açısından standardlaştırılmış olsa bile farklı portallarda burayı ziyaret eden kullanıcıya uygun olarak farklı boyutta ve sayfanın farklı yerlerinde gösteriminin önem taşıdığının altını çizdi.
İnteraktif kampanyaların yaratıcı olmasının önemini vurgulayan Eric Urdahl konuşmasının sonunda bazı yaratıcı banner reklam örneklerine yer verdi. Bu örnekleri izlerken hemen oracıkta elimde mouse olsa da şu bannera tıklasam dediğim oldu. Bu da gösteriyor ki tıklanma ve geri dönüşüm oranını artırma adına yapılacak yeniliklerin sonu yok. Bu yeniliklerin yaratıcı örneklerinden biriside advergaming uygulamaları. Ülkemizde interaktif ajansların çok yaratıcı advergaming uygulamalarına şahit oluyoruz. Zaman zaman bu uygulamaları akademik çalışmalarım gereği incelerken kendimi kaptırıp oynadığımı da itiraf etmeliyim.
Eric Urdahl, global çeşitliliğin dikkate alınması ve yerel kültüre, özellikle de ifade diline saygı gösterilmesinin ve yerel dilde reklam gösteriminin önemine dikkat çekti. Bu noktada öğleden sonra oturumlarının birinde keyifli bir sohbet gerçekleştiren Art Grup reklam Ajansı Strateji Başkanı Hakan Senbir ve Yazar / Psikiyatr Cem Mumcu’nun konuşmasından konuyla ilgili bir bölüm aktarmak isterim. Internet ve mobil iletişim araçlarını kullanan yeni neslin mesajlaşırken ve chat yaparken kullandıkları kısaltmalar ve simgeler dil için tehdit unsuru mudur? Dil çeşitliliğini yok ederek standard ifadeler mi oluşmaya başlıyor? İnteraktif dünyanın zaafı olarak değerlendirilen bu durum için Cem Mumcu “dil” in yaşamımızın kavramlarını oluşturduğunu ve dil üzerinde oynanan oyunların tehlikeli olduğunu vurguladı.
Bu bağlamda Eric Urdahl’ın konuşmasını değerlendirecek olursak, her işte olduğu gibi sadece doğru işi değil, bu doğru işleri doğru biçimde yapmak çok önemli. Interaktif uygulamalar benimsenmesi ve uygulanması gereken doğru işler ve zirvede anlatılan birçok örnekte gördüğümüz gibi çok iyi sonuçlar vermekte. Diğer taraftan bunun doğru biçimde yapılması için kültürel çeşitlilik dikkate alınmalı ve özellikle uluslar arası faaliyet gösteren online mecra reklam şirketleri yerel dilde uygulamalar yapmaya özen göstermeli. Sunumda avrupa pazarındaki internet kullanıcılarının artık A.B.D portalları tarafından daha az yönlendirildiği ve dünyada ziyaret sıralamasında ilk sıralarda yer alan portalların Avrupa ülkelerinin hiç birinde artık ilk sırada yer almadığı bilgisi verildi. Bu da aslında e-dünyadaki uygulamaların tek taraflı değil karşılıklı iletişimi sağladığı sürece etkili olacağının göstergesi.
Küreselliği körükleyen sanal dünya İnternet penetrasyonu arttıkça ve web sayfaları çığ gibi büyüdükçe kişiye erişimde lokalleşmenin de önemini mi artırmakta? Cem Mumcu’nun söylediği gibi e-yaşam biçimine uyum sağlamaya çalışırken, kocaman sanal dünya yaratıp içinde leblebi konumuna mı düşüyoruz? Bu sanal dünyada kazanacak olanlar dünya küresinin içinde bizi leblebi konumuna düşürmeyenler olacak. Beni ben olarak tanıyan, bilen istek ve beklentilerimi benimle izinli etkileşim içine girerek anlayıp hizmet ve ürün sunanlar, beni taciz etmeden yaratıcı çözümleri bana özel sunabilen firmalar olacak.
Sabah oturumu konuşmacılarından biri olan Project House’un kurucu ortaklarından Serhat Akkılıç’ın söylediği gibi zor olan tüketicinin ilgisini çekebilmek. Artık “Bilgi Ekonomisi” değil “İlgi Ekonomisi” söz konusu derken çok önemli bir konuya dikkat çekiyor “tüketicinin ilgisini doğal ortamda yakalamak”. Konvensiyonel mecralarda her geçen gün tüketicinin ilgisini yakalamanın zorlaştığını, üstelik ilgiyi satın almanın gittikçe daha pahalı olduğunu dile getirdi. İçinde bulunduğumuz çağın farklı bir tanımını yapan bir diğer konuşmacı ise Mobile Marketing Association Başkanı Laura Marriott’du. Çağımızı “Her Çağı” olarak ifade edebileceğimiz “Any Era” olarak nitelendirdi. her yerden, her zaman, her türlü iletişim ortamından tüketiciye veya mesaj iletilmek istenen kişiye erişimin mobil cihazlarla mümkün olduğunu belirtti.
Online kullanıcıların sosyal ağlar oluşturduklarını, ilgi ve bilgi beklediklerinden söz ederken bu konuda izinli pazarlamaya göndermelerde bulundu. Her yerden, her zaman, her iletişim ortamından erişimin mümkün olmasının bu olanağı rasgele kullanmak anlamına gelmediğini ve standardı olması gerektiğini vurguladı. Başkanı olduğu kurumun temel amaçlarından birisinin de bu ve benzeri standartların oluşumunu yönetmek olduğunu ifade etti. Mobil cihaz kullanımının çok hızlı arttığını ve daha önce İnternet penetrasyonu nasıl Radyo ve TV penetrasyonuna fark atmışsa şimdi de cep telefonu aboneliğinin en hızlı artan abonelik olduğunu belirterek bu mecranın potansiyelinin büyük olduğunu ve keşfedilmesi gereken çok uygulamalar olduğundan söz etti. Etkileşimi müşterinin kontrol etmesine izin verilmesi gerektiğine dair sözlerinin anlamı, zirvenin sonundaki ödül töreninde daha fazla netleşmişti. Ödül verilen etkileşimli pazarlama uygulama kriterlerinde tüm dallarda dikkat çekici olan maddelerden birisi de bu uygulamanın izinli olması kriteriydi. İzinli olmasının anlamını ve diğer kriterleri, etkileşimli uygulamalar tasarlayan ve uygulayacak olan tüm ilgili tarafların incelemesi ve dikkate alması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bunlar etkileşimin sihrini çözdüren başarıya ulaştıran kriterler.
Medyanet’in Genel Müdürü Kıvan Odabaşı ise konuşmasında interaktifin sihrini açıklarken hem “Bilgi” nin hem de “İlgi” nin pratikde ne anlama geldiği ortaya çıkmıştı.”Davranışsal Hedefleme” bu mecra ve mecra üstündeki platformlar sayesinde hayata geçirilebilmişti. Çünkü bu medya akıllı bir medya. Kullanıcısını tanıyor, tanıtımı şekillendirebiliyor diyordu Kıvan Odabaşı, konuşmasında, kişiselleştirmenin mümkün olduğu bu mecrayı kullanan kişiler her geçen gün arttığına göre bunları tanımanın önemini vurgularken, reklamverenlere şu mesajı iletti. “Kimse diğerlerine benzemiyor” Öyleyse bu davranışlar hakkında nasıl bilgi toplanabilir? Kullanılan bilgi kaynaklarına çeşitli örnekler sundu. Kullanıcı hangi içerikle, ne kadar süre ilgileniyor, siteye nasıl, nereden geliyor ve hangi sayfaları ziyaret ediyor. Bu ortamda kullanıcının ilgisiyle ilgili çok değerli bilgiler toplamak mümkün.
Etkileşimde bu değil mi zaten. Hepsiburada.com’dan Kaan Dönmez; gelecekte başarı ne kadar interaktif olduğunuz ile ilgili olacak derken interaktiflik konusuna Denis McQuail tarafından yapılmış tanımla açıklık getirdi. “Kullanıcının, bir gönderici(kaynak) tarafından yapılan bir “teklife” tepki verebilme oranı, kabiliyetidir”. Amaç, bu oranı artırmaksa eğer, hergün somut verileri izleyen bir yönetici olarak Kıvan Odabaşı bunun gerçekleştiğini belirtiyor. Davranışsal hedeflemede teklife olumlu cevap verme “conversion” oranının alternatif yöntemlere göre üç kat daha fazla olduğunu söylüyor. Olumlu cevap, kullanıcının üyeliği kabul etmesi olabilir, siteyi ziyaret etmesi olabilir, satın alma işlemini gerçekleştirmesi olabilir, e-bültene üye olması olabilir. Bu tekliflere verilen cevapların ise yeni bilgi kaynağı olduğunun altını çizen Odabaşı, davranışsal hedeflemede bilgi kaynağı zenginleştikçe hedeflemedeki başarı oranının artacağını söylüyor. Başarının sırrının, kullanıcıyla doğru zamanda ilişki kurulduğu anlarda ona teklif sunabilmekte olduğunu belirtiyor. Örneğin, kullanıcının otomobil ile ilgilendiği, gezdiği sitelerden, dolaştığı sayfalardan anlaşılabiliyor. O kullanıcıya otomobil ile ilgili teklif onun bulunduğu ortamlardan doğru zamanlamayla sunulduğu anda, yani kullanıcı satın alma sürecine girdiği sırada teklif götürüldüğünde ürünle ilgili reklamı veya satış teklifini dikkate alma olasılığı yükseliyor. Kullanıcıların artık içeriğe duyarlılığının arttığını söylerken zirve boyunca yer alan diğer birçok konuşmacının vurguladığı gibi kullanıcıya doğal ortamında erişimin önemi ortaya çıkıyor.
Second Life, youtube, facebook, myspace ve benzeri topluluk ve paylaşım sitelerinde yapılan uygulamalar düşünülecek olursa bu sitelerin üyeleri tarafından neden bu kadar artan oranda kabul gördüğüne işte bu nedenle şaşırmamak lazım. Bu sitelerde arkadaşları, arkadaşlarının arkadaşlarıyla kendileriyle ilgili bilgileri ve ilgilerini paylaşıyorlar. Pazarlamanın ve etkileşimin izinli olması derken kastedilen de bu zaten. İzinli olmasının anlamı sadece yazılı izin alma şeklinde değil elbette. Onlar kendileri hakkında bilinmesine izin veriyorlar. Bir spor haberini okurken, spor sayfalarında gezinti yaparken o konuyla ilgili yapılacak teklif onlara fayda sağlayabiliyor ve ilginç geliyor ve bu teklifle ilgilenip tıkladıklarında size bu konuda izin verdiklerini belli ediyorlar. Ama büyütmekte olduğu bebeği için bilgi edinmek isteyen anneye bebek ile ilgili değil de spor ile ilgili teklif sunulması da o derece ilgisiz ve saçma gelebiliyor. Bunu yapmamak elinizde. Yaptığınız zamanda sonucun zaten olumsuz olduğunu görüyorsunuz. Reklam ve benzeri uygulamalarınızın başarı ve başarısızlık oranlarını ölçebiliyorsunuz.
Böylesine iz bırakılan bir mecrada, birileri birilerini gözetliyor mu diyorsanız, yine Cem Mumcu ve Hakan Senbir’in söyleşisinde onların konuyla ilgili ifadelerini yer vermek yerinde olacak. Bu mecra insanoğlunun gerçeklik zeminini yitirmesine mi sebep oldu diye sorguladılar. Bütün meselemiz “görmek, göstermek ve görünmek” üzerine kurulmaya başladı derken ego ve superego konularına giren Cem Mumcu’nun çok etkileyici sözlerinden birisi de sanal dünyada süper egodan kaçışın söz konusu olduğunu ancak zaman içinde internetin de kendi süper egosunu oluşturacağını söylemesiydi.
Serhat Akkılıç’ın konuşma başlığı olarak kullandığı İnteraktif Pazarlama’da Gerçek Kuzey’i bulmak gerçekten kolay değil. Bunun için 360 derecelik gözlük takmaya ihtiyaç olduğunu ve “İnteraktif”in sadece “İnternet”ten ibaret olmadığını söyleyen Akkılıç, tüketicilerin medya seçimlerini değiştirmeye başladıklarını, örneğin TV seyredeceğime İnternette dolaşırım diyenlerin sayısının her geçen gün arttığını belirtiyor. Bu veriler karşısında aklım ister istemez TV dizilerine kaydı. Reklam gelirleriyle beslenen bu dizilerin ilerde reklam gelirleri düşer mi dersiniz? Sonrada dizilerin giderek azalması söz konusu olabilir mi? Diziler bitmese de mevcut reklam tasarım ve iletiminde önemli değişikler olması muhtemel. TV reklamlarını zaplamak için geliştirilmiş olan cihazın penetrasyonunun %20 olduğu bilgisini veren Akkılıç’ın gerçek kuzeyi bulmakta zorlanılacak derken kastettiği bu ve benzeri durumlar olsa gerek.
Etkileşimli pazarlama konusunda ilginç ipuçları sunan Serhat Akkılıç’ın bir önerisi de konuşmayın dinleyin. Dinlemek için organize olmak gerektiğini ve müşterinin katılımını sağlamanın ve bu katılımı yönetmenin önemine değinirken, örneğin, tüketicinin karşısında sadece web sitesi görmek istemediğini etkileşim beklediğini söyledi. Etkileşimin ve katılımın yönetilebilmesi için tüketicinin tüketiciyle konuştuğu blogların takibinin ve sosyal pazarlamanın önemini dile getirdi.
Project House kurucu ortağı ve ajans başkanı Cüneyt Devrim “Yapsak, Yapsak İnteraktif Ne Yapsak? İsimli sunumunda bunları yapmanın gerekliliğini şu şekilde dile getirdi. Pazarlamacıların elinde tuttukları güç artık yavaş yavaş tüketicilerin eline geçiyordu. Üstelik reklam maliyetleri %40 artarken son on yılda izleyenlerin oranının %50 azaldığından söz etti. Gücün tüketicilerin eline geçmesine ilişkin çok çarpıcı örnekler sunan Devrim etkileşimli uygulamalar için çözüm önerilerini şu şekilde özetledi. Tüketicilerinizi gözlemleyin, rakamlar en iyi dostunuz olsun ve uygulamalarınızı test edin diyor. Öğleden sonraki oturumlarda başarılarını paylaşan firmaları dinlediğimde bu öğütlerin ne derece tutulduğuna dikkat etmeye çalıştım ve gerçekten başarılı sonuçlar alanların bunlara önem verdiğini anlamak zor olmadı. Markaların SEM deneyimlerini paylaştığı oturumda yer alan firmalar google adwords ve google adsense uygulamalarına ilişkin web analitikleriyle uygulamalarını nasıl test ettiklerini açıkladılar. Arçelik pazarlama yöneticisi Barış Orbay, hizmet ve ürünleriyle ilgili google adwords için anahtar sözcükleri aldıktan sonra bunların etkinliğini nasıl takip ettiklerinden bahsederken saat ve segment bazlı ölçümler yaptıklarını açıkladı. Reklam ve İnteraktif ajanslar için dikkate alınabilecek bir başka bilgi ise reklam bütçeleriyle ilgili verdiği bilgiydi. Her geçen yıl web tabanlı uygulamalar için ayırdıkları bütçeyi artırdıklarını ve bunun önümüzdeki yıllarda süreceğini söyledi. Böyle bir kararın nedeni olarak bu uygulamalardan iyi sonuçlar elde etmiş olduklarını tahmin etmek zor olmasa gerek. Turkcell Web Mng. bölüm yöneticisi Caner Yörükoğlu ise çok çeşitli etkileşimli uygulamalar gerçekleştirdiklerini ifade etti. Bunların arasında google adwords uygulamaları olduğunu, birçok anahtar kelimede ise google da doğal arama bölümünde yer aldıklarını, siteleri üzerinden gerçekleştirdikleri etkileşimli ve web tabanlı uygulamalarını, yaptıkları mikro siteleri, diğer site işbirliklerini ve advergame uygulamalarını anlattı. Onlar da kelime ve kampanya bazında ölçümleme yaptıklarını ve verimsiz anahtar kelime uygulamasını ve kampanyaları bu sonuçlar doğrultusunda ayıkladıklarını belirtti. Bu oturumun dikkat çekici konularından birisi adwords uygulamalarında anahtar kelime seçimleri oldu. Bu anahtar kelime seçimlerinin aslında önemli bir uzmanlık konusu olduğu ve bu kelimeyle aramaya ilişkin istatistiklerin dikkatlice değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varıldı.
Başarılı uygulamaların anlatıldığı diğer bir oturum ise Magiclick Digital Solutions firmasının kurucusu Murat Kalaora’nın moderatörlüğünü yaptığı ve birlikte uygulamalar gerçekleştirdikleri firmaların tecrübelerini aktardığı oturumdu. Tariş Zeytinyağlarının Genel Müdürü Hakkı Özmoralı ta-ze markası olarak online markalaşma sürecine girdikleri sanal dünyada www.ta-ze.com.tr ile ne tür etkileşimli uygulamalar gerçekleştirdiklerini anlattı. Sanal dünyada var olmaya başlarken bu mecranın etkileşimli bir mecra olduğunun bilinciyle hareket ettikleri sunumuna yansımıştı. Sitelerini oluştururken e-ticaret sitesinde olması gereken işlevselliğe ve tasarıma sahip, çağdaş, çekici, temiz ve görsel, uluslar arası nitelikte bir site olmasına özen göstermişlerdi. Siteden farklı dillerde hizmet sunulması mağaza açtıkları yurtdışındaki ülkelerin dillerine verdikleri önem ilk konuşmacının da dikkat çektiği konulardan birisiydi. Kullanıcıların nabzını çok iyi tuttuklarını, siteden sağlanan promosyonların çok etkili ve verimli yapılmasının olumlu sonuçlarını vurguladı. Çok sayıda zeytinyağı meraklısının oluşturduğu ve izinli pazarlama yöntemiyle bir araya gelen sanal ta-ze klüp isimli bir topluluk oluşturduklarını belirtti. Bu uygulama, etkileşimli uygulamalarda ilgi alanları benzeyen kişilerle topluluk oluşturmanın ve topluluk üyelerinin kendi aralarında etkileşimde bulunmalarının önemini anlatan diğer konuşmacıları destekler durumdaydı. Spam mesaj göndermeme konusundaki titizliklerinden bahsederken opt-out oranlarının binde birin bile çok altında olduğunu söyledi. Arama Motoru Pazarlamasına önem verdiklerini, e-bültenlerini özenle hazırladıklarını, düzenli e-posta gönderimi yaptıklarını ve bu e-postaların mutlaka fayda sağlamak amacıyla gönderdiklerini vurguladı. E-posta gövdesinden sitelerinin sayfalarına bağlantılar veriyor ve bu kanaldan gelen tıklamaları dikkatle takip ediyorlardı. Etkileşimde ölçümlemenin önemini anlatmak adına yaptıklarına örnek vermek gerekirse, e-bülteni alan kişilerin ne kadarının bu e-bülteni arkadaşlarına ilettiklerinin dahi izliyorlardı.
Fortis’in Kurumsal İletişim Direktörü Arda Öztaşkın ise katılımcılarla şu sıralar yoğun ilgi çeken facebook da yaptıkları advergaming uygulamasını paylaştı. 200,000 kişiye 5 Milyondan fazla oyun oynattıklarını dile getirdi. Bir yandan bir bankanın uygulaması, diğer yandan gıda sektöründen bir firmanın yaptıklarını ilgiyle izlerken ilaç sektörünün devlerinden GlaxoSmithKline’ın 10 yıldır interaktif mecrayı etkin biçimde kullandığını öğrendik. Hem de bu amaç için kurulmuş bölümün, E-Ticaret Bölümünün müdürü Murat Erlerden. sigarayıbirak.com, solunum.com, tusonline.com, asidunyasi.com gibi siteleri yönettiklerini duyduğumda sanal dünyanın ne kadar gerçek olduğuna bir kez daha şahit oldum. Farklı sektörlerden gelen ve sanal dünyada ortaya çıkmadan öncede geleneksel ticarette faaliyetlerini sürdüren bu firmalar birbirinden etkili etkileşimli uygulamalar gerçekleştirdiklerini anlattılar. Peki bu firmaların yanısıra doğrudan sanal dünyada ortaya çıkan dot.com firmalar etkileşimli uygulamalarla ilgili ne yapıyorlardı? Hepsiburada.com, gittigidiyor.com ve geleneksel ticaret hayatında yer alırken tatil.com markasıyla e-ticarette markalaşan firmaların temsilcileri de E-ticarette başarının sırları konulu oturumda efsaneleri değil gerçek tecrübelerini paylaştı. Bunların başarı sırlarında interaktifin önemli etkisi olduğunu tahmin etmek zor değil. Interaktif mecrada ortaya çıkmış olmaları onların bu mecrayı gerektiği gibi kullanmalarının şart koşmuş muydu ?
Hepsiburada.com un yöneticisi Kaan Dönmez, interaktivitenin sadece site ile kullanıcılarının arasında değil aynı zamanda kullanıcıların kendi aralarında da sağlanmış olmasının önemini vurguladı. Siteyi gezen kullanıcının tam istediği ürüne, tam istediği fiyatta erişmesine olanak sağlanırken bu işlemi hızlı ve kolayca yapmasına önem verildiğini belirtti. Ürün seçiminde fiyat ve diğer özellikler açısından kıyaslama olanağı sunulması, siparişin site üstünden verilebilmesi, kullanıcıların yorum yazmasına olanak sağlanması ve elbette ödemenin ve sipariş takibinin de yine site üstünden yapılmasının etkileşimin unsurları olduğunu belirtti.
Arka planda bu etkileşimi yönetmek adına analiz ettikleri verilerden örnekler sunan Kaan Dönmez, illere, mağazalara göre satışları incelemelerinin yanısıra ziyaretçi profillerini izlediklerini ve buna örnek olarak da alışveriş yapan kadınların artışına dikkat çekti.
Kişiye özel kampanya ve avantajlar sunulurken bunların davranışa özel, kişiye özel ve gruba özel kampanyalar olarak tasarlanmasının gerekliliğini vurguladı.
Sektöründe önemli bir yere sahip diğer online firmalardan tatil.com ise başarısının sırrı olarak
şu özellikleri sıraladı. Kullanıcı dostu ve hızlı kullanım olanağı sağlayan tasarımla ürün ve içerik zenginliği, eksiksiz, doğru ve güncel bilgi vermesi, filtreleme ve kıyaslama olanağı sağlaması, rezervasyonları anında sonlandırılması. Reklam banner yayınları ile ölçümlenebilen ziyaretçi ve satışa yönelik mecra kullanımını hedeflediklerini belirten genel müdür Atilla Mert reklam bannerlarını Türkiyenin önemli portallarında sabit alanlarda yıl boyunca yayınladıklarını ve bannerlar aracılığıyla gelen ziyaretlerin %0,4 ünün satışa dönüştüğünü belirtti. Bu oran affiliate bannerlarda %0,7’ye ulaşırken, e-posta gönderimlerinde site ziyareti %15 olurken bu oranın %0,2 sinin satışa dönüştüğünü açıkladı. Kullanıcıların yaş, bütçe, sosyal statü, tatil ihtiyaçları filtrelenerek maksimum seviyede ayrıştırıldığını ve doğru hedef kitleye ulaşmayı hedeflediklerini belirten Mert, internet kanalları tarafından sağlanan raporlama ekranları aracılığı ile detay bilgilere ulaşıp buna göre ürün portföylerini, pazarlama stratejilerini ve satış hedeflerini güncellediklerini anlattı. Gerçekleştirdikleri bir diğer uygulama ise ayda bir SMS gönderimiyle siteye %15 oranında ziyaretçi hareketliliği kazandırmalarıydı.
Zirvenin ana teması, yazının başında belirtildiği gibi interaktivitenin marifetlerini bunları bizzat uygulayanların ağzından dinlemekti. Bu amacına da ulaştı. Ne çok marifeti varmış bu interaktivitenin dedirtmeyi başardı. Başarının sırlarının bir kısmı çözüldü.
Zirvenin sonunda ödül töreni esnasında artık kokteyl havasına girilmiş, bu seneki zirvenin kapanışı yaklaşmıştı. O esnada başarılı uygulamalara ödül verilmesinin anlamını sorguladım. Güzel olanı takdir etmek ve bunu paylaşmak acaba neden yapılır, ne fayda sağlar diye? Bunun cevabı aslında törende apaçık ortadaydı. Ödül sahipleri emeklerinin takdir edilmesini sahneye çıkarken dinamizmleriyle, haklı gururlarıyla gösteriyordu. Yetenekleri ve bilgileri tescillenmiş pırıl pırıl bu kişiler doğru ve etkili işler yaptıklarının zaten farkındalardı ve zirve boyunca yaptıkları başarılı uygulamalara katılımcılarda şahit olmuştu.
Artık ikincisi düzenlendiğine göre bu zirvenin gelenekselleştiğini söylemenin sakıncası olmasa gerek. Kapanış konuşmasında Günseli Özen Ocakoğlu katılımcılara sordu. “Var mısınız seneye tekrar buluşmaya?”. Katılımcılardan “Evet varız” cevabını alınca “Öyleyse biz de varız” dediğine göre şimdiden gelecek seneki etkinliği ajandalara kaydetmek lazım. Böylesine hızlı gelişen dünyada, muhtemelen seneye, interaktivite için çok daha gelişmiş araçlar ve uygulamalara şahit olacağız. Belki o gün geldiğinde elimize sihirli bir değnek verilir ve bir dokunuşla tüketicinin bize izinli sağladığı tüm bilgiler anında ürüne, hizmete ve tabii ki kazanca dönüşür, üstelik saat 12 de tekrar balkabağına dönüşmeyeceğinin garantisiyle birlikte.