Rant Zamanı, Kâr Zamanı
Prof.Dr.İsmail Kaya
Benim görev yaptığım İstanbul Üniversitesi dahil, üniversiteler bir bir açılıyor. Rektörler törenlerde konuşacaklar. Bakalım koro halinde tekrarlanan bildik sözler dışında bu yıl ne söyleyecekler. Üniversitelerdeki makam rantlarından, unvan hırsıyla yapılan intihallerden, aşırmalardan, öğrencilerin kolaycılığından, bazıları hariç diplomaların rant kapısı olmaktan çıktığından, eğitimin kalitesizliğinden, öğretim üyesi yetersizliğinden, kıtlığından ve başka esas meselelerden de bahsedecekler mi?
Parmağını oynatmadan, ter dökmeden, sırf bir şeylerin kıtlığından istifadeyle, herkesin kavuşamadığı zenginlikler ve bir şekilde ele geçirilmiş değerler üzerinden kazanç bekleyenlere rantiye deniyor. Bir kâr gibi görünse de, rantiye başkasının kesesinden, başkasının kârından yediği için kötüleniyor.
Rant ve rantiyeler sadece gayrimenkulle sınırlı değil. Makam rantı, miras rantı, arazi rantı, tarih rantı, kültür rantı, şeref rantı, yenilik rantı, tekellik rantı, liderlik rantı gibi türleri yanında, ürünler için çok satıyor olmaktan, bir numara marka olarak bilinmekten kaynaklanan başka türlü rantlar da var.
Rüşvet, iltimas, hırsızlık, aşırma, taklit de bir nevi rant. Başkasının araştırmasının, makalesinin, kitabının, eserinin üstüne konma, başkasının buluşunu, fikrini kendi buluşuymuş gibi satma, model hırsızlığı, tasarım kopyacılığı gibi türleri de yaygın.
Pazarlama rant peşinde midir, yoksa kâr peşinde mi?
Biz, pazarlama yönetiminde kârı, bir çabanın, bir uzmanlığın, emek verilmiş bir birikimin, bir hizmetin, yapılan bir işin, bir işe yaramanın, bir satışın karşılığında, o işin ve faaliyetin devamlılığı ve geliştirilmesi için ihtiyaç duyulan ve o doğrultuda harcanmak üzere talep edilen bir ilave değer olarak anlatmaya çalışıyoruz. (Tabii, anlatamıyoruz.)
Bir yandan “kârın asıl kaynağı müşteridir. Müşteri kendisine sunulan değerleri ve hizmetleri takdir eder ve karşılığını verir. Pazarda kazanmak istiyorsan müşterini memnun edeceksin,” gibisinden laflar söylüyor, bunları gençlere ve yöneticilere anlatmaya uğraşıyoruz.
Bir de bakıyoruz, çoğunluk, delicesine bir rant peşinde, hırslarıyla birlikte pazarlamayı ranta ve üçkağıtçılığa dönüştürmüşler.
Üniversiteler değer üretme ve memleketi kurtarma görevlerini sadece törenlerde değil, günlük iş ve görevlerinde de hatırlasalar.
Bireysel rantlar yerine ulusal kârlar ve zenginlikler peşinde hep birlikte ter döksek, ne hoş olur!