Üreticilerimizin Markalaşması Ve Zincir Marketler

Üreticilerimizin Markalaşması Ve Zincir Marketler
Ufuk Gergerlioğlu
http://www.paradigmaconsultancy.com

Zincir marketlerle çalışmak, markalaşma yolunda ilerlemeye çalışan üretici firmalarımız için hem bir fırsat hemde bir tehdit olarak algılanmalıdır. Zincir marketler, özellikle uluslarası zincir marketler, kendi sistemlerini, her yönüyle değerlendirerek koruma altına almak zorundadır. Çünkü, zincir marketlerin maliyet yükü çok yüksek düzeydedir. En ufak bir sistem bozukluğu, zincir marketlerin çok zor duruma düşmelerine sebebiyet verebilir. Bu temel sebeplerden dolayı, zincir marketlerle çalışma konusunda üreticilerimizin, çalışma sistemlerini çok iyi düzenlemiş olmaları gerekmektedir. Bazı üretici firmalarımız zincir marketlere ürün vermenin çok karlı olduğunu düşünüp bir anda zincir marketler aracılığı ile markalaşabileceklerini zannedebilirler.
Çok büyük olarak nitelediğimiz üretici firmalar bile kendi sistemlerdeki aksaklıklardan dolayı zincir marketler karşısında zor durumda kalabilmektedir. Bilhassa ürün kategorisi geniş olan üretici firmalarımız, kendi sistemlerindeki yoğun bürokratik yapılanmadan dolayı büyük bir valör kaybı yaşamaktadırlar. Üreticilerimiz kafasında “marka olmak için zincir marketlere ürün vermek gereklidir” uzlaşısı hakim görünüyor. Okumaya devam et

İçerik Pazarlamasında Yıldızı Parlayan Araç: Video İçeriği

İçerik Pazarlamasında Yıldızı Parlayan Araç: Video İçeriği

Şeyda Selçuk

Kaynak: http://dijitalpano.wordpress.com/2014/04/12/icerik-pazarlamasinda-yildizi-parlayan-arac-video-icerigi/

Video içeriği pazarlamanın önemli bir aracı hatta başrol oyuncularından biri olma yolunda uzun süredir göz kırpıyor. Epeydir bunun farkındayız, yazıyoruz/okuyoruz.. Peki işletmeler video içeriği için bir hazırlık yapıyor mu? Neler yapmak gerekiyor? Dilerseniz bundan hemen önce video içeriğinin yıldızının nasıl parladığına biraz göz atalım.

Video İçeriğinin Yükselişi

Belki de bundan 5 yıl sonra gazeteleri artık okumayacağız, izleyeceğiz. Video hakkında yazılanlara ve rakamlara bakınca olası görünüyor.

Cisco öngörülerine göre 2017’de tüketici içeriğinin %69’unu video içeriği oluşturacak. On demand video tarafında tahminler şu andaki video içeriğini üçe katlayacağı yönünde. Cisco bu artışın neye bağlı olacağı yönünde bir açıklamada bulunmamış.

Özellikle bilgi paylaşımı konusunda online videonun önemli bir açığı kapatacağı (hatta kapatmaya başladığı) konuşuluyor. Bilginin yanı sıra eğlence türü paylaşımlarda da video içeriği başı çekiyor. Üstelik sadece büyük değil orta ve hatta küçük işletmeler için de durum değişmiyor. Video içeriği üretmeye başlamamış küçük işletmeler için tehlike çanları çalıyor diyebiliriz !! Okumaya devam et

Basit Düşün, Tüketici İhtiyaçlarını Gör, İnovatif Ol

Basit Düşün, Tüketici İhtiyaçlarını Gör, İnovatif Ol

Muhammed Satılmış

İnovasyon, dünyada ve ülkemizde son yıllardaki en çok konuşulan konulardan birisi oldu. Olmaya da devam edecek görünüyor. Çünkü inovasyon işleri kolaylaştırıyor, satışları artırıyor, maliyetleri düşürüyor, karlılığı artırıyor ve dolayışıyla kurumların rekabet gücünü artırıyor. İnovasyon şu şekilde tarif ediliyor. “İnovasyon, yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin; ya da iş uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır.” Okumaya devam et

Rakipleri Karlı Cirolarla Geçmek

Rakipleri Karlı Cirolarla Geçmek

Özkan Kaymak

Günümüz işletmelerimizin en önde gelen 2 sorunu; “kar etmek” ve “rakiplerini geçmek”. Ben bu iki sorunu bir arada çözmek gerektiğine inanıyorum; yani “rakipleri karlı cirolarla geçmek”.

Bunun nasıl olabileceğini, karlardan fedakarlık etmeden rakiplerimizi nasıl geçebileceğimizi, seminerlerde sunduğum sistemi şöyle özetliyorum.

Karlı cirolarla rakipleri geçmek, yani karlı cirolarla “arayı açmak” için, önce üç konuda karar vermek gerekiyor.

1. Çalışanlarımıza rakiplerimizin önene geçme isteğimizi “benimsetmek”

2. Kaliteli olmanın artık yetmediğini bilmek, zira;

Tüm ürün ve hizmetler kaliteli üretilmeye çalışılıyor.

İkinci kalitede olanlar bile kendi ürünlerini “kaliteli” olarak tanımlıyorlar.

Hakiki “kalite”yi bulmak uzmanlık gerektiriyor.

Kalite güvencesi artık “marka” oluyor.

3. Eşitler arasında öne geçmeye karar vermek: Okumaya devam et

Oturup Bir Düşünsek

Oturup Bir Düşünsek

Prof.Dr.İsmail Kaya

Bir seneyi daha devirdik. Bu günlerde mağaza ve dükkanlarda bir envanter telaşı yaşanır. Büyük marketlerde elemanlar seferber olur, ne var ne yok tek tek sayılır. Buna fiziksel envanter deniyor. Şimdilerde -teknolojinin gözünü seveyim- onbinlerce çeşitten elde, depoda ve hatta yolda ne kadar bulunduğu saniyesi saniyesine bir çırpıda öğrenilebiliyor.

Mal canın yongasıymış. Malın envanterini tutuyoruz da, canımızın, hayatımızın envanterini niye tutmuyoruz? Zaman zaman, “elde ne kaldı?” hesabını niye yapmıyoruz?

İşli olsun, işsiz olsun, aslında herkesin birden fazla işi var. Ama farkında değil. Hayata pazarlama gözlüğü ile bakınca, herkesin onlarca piyasada kazanmaya, kâr etmeye, yüzünü güldürmeye uğraştığı ayan beyan görülüyor.

En yakında “ev halkı pazarı” var. Bu pazarda büyükler, ortancalar, küçükler var. Herkes birbirine karşı kah alıcı kah satıcı durumunda. Saygı veriyor, sevgi alıyor. Sevgi veriyor, saygı alıyor. Gönlünü hoş ediyor, hediye veriyor. Daha neler neler… Okumaya devam et

Tarihte Olduğu Gibi…

Tarihte Olduğu Gibi…

Prof.Dr.İsmail Kaya

Şirketlerin başarısı sadece iç işleriyle sınırlı değil. İç meseleler dış meselelerle etkileşiyor. Pazarlama, işletme ve ülke yönetiminde perdenin önü ile arkası farklı oluyor.

Vatandaşın, personelin, yöneticilerin bilgi, uzmanlık, tecrübe, birikim ve benzeri yetenekleri bir yere kadar işe yarıyor. Bunlar bazen büyük oyunlara kurban edilebiliyor.

Geçen hafta büyük bir perakendeci daha yabancılara satıldı. Yönetici ve çalışanlarından işlerini iyi yapmaları bekleniyordu. Yani, daha çok müşteri çekmeleri, çok çeşit bulundurmaları, tedarikçileri sıkıştırmaları, gelen müşteriye daha fazla harcatmak için görünür görünmez, şuur üstü ve altı, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik bir sürü teknik, taktik, numaralarla bütün hünerlerini kullanmaları bekleniyordu.

El hak, kullandılar da…

Peki, bu başarı getirdi mi? Başarı neydi? Müşterilerin tercihini kazanmak mıydı? Yoksa firmayı satıp nakit elde etmek miydi? Holding daha fazla kâr için kendi sadık müşterilerini feda etmiş görünüyor.

Pazarlamada, iş hayatında, iç ve dış siyasette, kitapların, geleneklerin, yerleşmiş uygulamaların çizdiği sınırlar içinde kalmak her zaman başarı getirmeyebiliyor.

Yaşadıkça görüyoruz ki, işler her zaman iyi yönetimle, tatlı dille, becerikli diplomasiyle, perdenin önünde görünen, kitapların yazdığı strateji ve oyunlarla, hele hele medyaya yansıyan biçimleriyle yürümüyor, yürütülmüyor. Okumaya devam et

Satış Ve Pazarlamada Yeni Bir Yaklaşım: İnternette Toplu Arz, Toplu Talep Uygulaması

Satış Ve Pazarlamada Yeni Bir Yaklaşım: İnternette Toplu Arz, Toplu Talep Uygulaması

Ercan Bülbül

Özet

Fiyatları olması gerekenden çok daha fazla yükselten konut yapıcılar bugün itibarı ile inandırıcı bir gerekçeyle bu yükselttikleri fiyatları geri çekmek ve dolayısıyla da satış yapabilmek istiyorlar. Bu durumun çözümü olarak bir an için satış ofislerine gelen insanların teker teker değil de, onar, yirmişer, otuzar geldiklerini ve toplu olarak pazarlık yaptıklarını hayal edelim; işte bu hayal içinde konut yapıcıların fiyatlarını inandırıcı bir gerekçeyle alım satım yapılabilecek düzeye çekebildiğini görüyoruz. Ve hatta ek bir kazanım olarak, neredeyse fiyatlar düzeyinden bağımsız olarak bir türlü alıma geçmeyen talep tarafına yepyeni bir satın alma motivasyonu getirdiği çıkarımını da yapabiliyoruz.

Benim toplu arz, toplu talep uygulaması adını verdiğim bu yeni yaklaşım, yukarıda açıklamaya çalıştığım önermenin (hayalin) hayata geçirilmesinden ibarettir. Burada satış ofisinin yerini internet sitesi alır. Konut yapıcı malını toplu satılması koşulu ile perakende fiyatının altında mümkün olan en düşük fiyattan bu internet sitesinde arz eder. Müşteri ise belli bir zaman diliminde yine bu internet sitesinde toplanarak veya tek başına arz edileni toplu olarak satın alır.

GİRİŞ

1997 mali milattan bu yana ekonomik krizler, yüksek faiz ve enflasyon, deprem, siyasi çalkantılar derken 2004 Mayıs ayına, siyasi istikrarın kurulmasına, ekonomide lokomotifin gayrimenkul olarak seçilmesine ve faiz hadlerinin düşmesine kadar inşaat sektöründe tabiri caizse çivi çakılmadı. Türkiye’de çok uzun zamandır ertelenen nitelikli konut talebi deprem olgusunun da getirdiği motivasyonla 2004 Mayıs’ında kredi faizlerinin de düşmesi ile alıma geçti, ancak bu durum da 2006 Mayıs ayına kadar sürdü. Yavaş bir 2007’den sonra dünya ekonomik krizinin de Türkiye’ye ulaşması 2008’i buldu. Yasalaşan tutsat kanunu, yaşaması için uygun iklimi doğduğu andan itibaren bir türlü bulamadı. Ancak 2004’te harekete geçen gözüpek müteahitlerimiz projelerini 2008’e yetiştirmişti ki tam bu anda kendilerini yükselen faiz oranları, enflasyon, ekonomik durgunluk ve dünya likidite krizi bekliyordu. Pek çoğu bitmeye yakın yüzlerce sat-yapçı(!) proje tamamlanamama durumuyla karşı karşıya geldi. Piyasada yüksek sesle ifade edilemeyen bu durum projelerinin %50’si ila %70’i ellerinde kalan müteahhitleri yeni yollar aramaya götürdü. Satış ofislerinde gizli yaptıkları indirimler, uyguladıkları promosyonlar, düşük peşinat uygulamaları, kendi yaptıkları senetler, katkı paylı banka kredileri; hiçbiri dertlerine çare olamadı. Tüm bunların üzerine sürekli yükselen inşaat maliyetleri sektöre çok ciddi bir darbe daha vurdu.

Tam bu aşamada sektörün aslında çok yapmak istediği ancak yapmaya cesaret edemediği fiyat indirimine (düzeltmesine) bir çare olarak geliştirdiğim modeli açıklamaya çalışacağım. Okumaya devam et

WOMM: Ağız Mı Kulak Mı?

WOMM: Ağız Mı Kulak Mı?

N.Kutalp Koyunoğlu

Kronik enflasyonlu yıllarla vedalaştığımızdan beri, pazarlama camiasının ellerindeki bütçeler de ciddi manada sorgulanmaya başlandı. Rivayetlere göre, sözümona kötü kalpli finansçılar ve onların sihirli küreleri olan denetim ve bütçe elemanları, pazarlamacılar hakkında sağda solda talihsiz açıklamalarda bulunmaya başlamışlar. Talihsiz açıklamaların muhteviyatını inelediğimizde karşımıza çıkan söylemler:

* TV de reklama gerek var mı? Tamam var! O zaman kısa keselim kardeşim.

* Outdoor yapacaksak hangi mecraları satın alırsak işimize yarar? Öyle bir mecrada çıkalım ki hem herkescikler görsün, hem konuşulsun, hem de ürün/hizmet satışlarımızı arttırsın ama mutlaka maliyeti uygun olsun.

* Web Sitemize herkescikler gelsin, bizi tanısınlar, bizden ürün/hizmet alsınlar, sürekli orada yatıp kalksınlar, başka sitelere gitmesinler. Hısımlarını, akrabalarını da çağırsınlar

* Promosyon mu? Tamam! En ucuzundan, anahtarlık yaptıralım. Üzerinde şirketimizin logosu olan, içine çicek de ekilebilecek işlevsellikteki Muglardan da yaptıralım, dağıtalım. İnsanlar ellerinde bizim anahtarlıklarmız ile dolaşsınlar, bizim muglarımızdan çay kahve içsinler, çiçek yetiştirsinler…”

* Gazetede reklam verecez de ne olacak? İnsanlar reklamlara bakmadan, okuyorlar gazeteleri. Okumaya devam et

TBox Pazarlama Stratejisi ve Karşılaşacağı Sorunlar

TBox Pazarlama Stratejisi ve Karşılaşacağı Sorunlar

N.Kutalp Koyunoğlu

1.T-box’ın marka stratejisi

“Her şey küçücük bir küpün içine sıkıştırılmış bir tshirtle başladı. Ve bu tshirt T-box’a adını verdi. Sonra ne oldu? T-box gönüllerimizde taht, kalplerimizde salıncak kurdu. Çünkü T-box’ın marka olarak bir stratejisi vardı ve bunu da iyi anlattı.”Evet aslında karmaşık görünen fakat yukardaki cümle kadar basit olan bir ürün T-box.

Boyner Holding kategori olarak klasikleşmiş ve pazarda benzerleriyle dolu olan ürünlerini yaratıcı uygulamalarla biçimlendirerek yeni bir ürün olarak pazara sunmuştur.2003 Mayısta beş ürünle yola çıkan T-box,ürünün proje koordinatörü tarafından Boyner’in ‘korsan’ projesi olarak adlandırılmaktadır.Boyner grubunun,hatta belki de bir tekstil firmasının yarattığı en uçuk ve enteresan reklam stratejisine sahip ürün grubudur.Ürün sunuluşu itibariyle zaten yeterince farklı olduğu için halkta bir şaşkınlık imajı oluşturmaktadır.Bir de üzerine kimsenin aklına gelmemiş yeni reklam mecraları kullanınca T-box kısa sürede şaşılası bir marka bilinirliğine ve satış gamına ulaşmıştır.4 kıtada 4000’den fazla satış noktasında tüketicilere ulaşan T-box,aslında sadece bir tekstil ürünü değil aynı zamanda bir felsefe satıyor gibidir.Mağazalarda kocaman torbaların içindeki kıyafetlerle değil de,cebinize koyabileceğiniz boyutlarda hızlı tüketim mallarıyla çıkmak fikri insanlara çok eğlenceli,farklı heyecan verici gelmiş ve tüm dünyada markaya olan ilgiyi artırmıştır. Okumaya devam et

Gerçeklik Dakikaları

Gerçeklik Dakikaları

İsmet Barutçugil

Bir büyük mağazanın ya da alışveriş merkezinin kapısında sizi güler yüzle karşılayan, selamlayarak kapıyı açan bir görevli çoğu zaman dikkatinizi çekmez. Sonuçta, o görevini yapmaktadır. Kendisinden beklendiği gibi davranmaktadır. Böyle davranması için işe alınmıştır. Böyle davrandığı sürece görevinde kalacak ve ücretini almaya devam edecektir.

Ancak, siz kapıya yaklaştığınızda sırtını dönen, kendisi geçtikten sonra kapının yüzünüze kapanmasına aldırmayan, size sertçe bakan asık suratlı bir görevli ile karşılaşırsanız bunu asla unutmazsınız. Şikayet edecek bir yönetici ararsınız, ya da en azından birçok kişiye bu durumu anlatır, adeta intikam alırsınız ve biraz olsun rahatlarsınız.

Aynı durum, alışverişinizi tamamlayıp ödeme yapmak için kasiyere yaklaştığınızda da geçerlidir. İşini istekle, hızla ve doğru bir şekilde yapan kasiyeri değil, sorun çıkaran, hatalar yapan, işini yavaştan alan kasiyere daha çok dikkat eder, onu hatırlar, onun hakkında daha çok konuşursunuz. Okumaya devam et