Fotoğraftan Filme, Pazarlama ve Hikâye

Fotoğraftan Filme, Pazarlama ve Hikâye

Prof.Dr.İsmail Kaya

Yazarların hocası lakaplı Robert McKee bu sefer reklâm hikâyeleri için geliyor. Onun “Story” isimli kitabını okuduktan sonra, dizilere, filmlere, pazarlamaya ve dünyaya başka gözle bakmaya başladım. “Hikâyesi olmayan reklâm iş yapmaz!” sözünden mülhem, “hikâyesi olmayan hiçbir iş, iş yapamaz” diyesim geliyor. Gördüğüm, okuduğum, karşılaştığım her durumun ve olayın içinde bir hikâye arıyorum.

Hayatın hızlandığı, gözden, kulaktan, dilden, ağızdan, elden, ayaktan gelip geçenlerin takip edilemez hale geldiği bir dünyada kendini anlatmak ve anlaşılmak için hikâyeler birer can simidi oluyor; olup biteni özetliyor, kavramayı kolaylaştırıyor.

Bir tasarımın, bir sanat eserinin, bir stratejinin, bir araştırmanın, bir kampanyanın, bir dizinin, bir reklâmın, bir fotoğrafın değeri dahi şu sorulara bakıyor: “Bana ne anlatıyor?”, “Ne düşündürtüyor?”, “Hikâyesi ne?”

Okumaya devam et

Katalizörler

Katalizörler

Prof.Dr.İsmail Kaya

Tavuk, balık, kelle, bunlar yenir elle… Her işin bir erbabı erkânı, usulü âdâbı var.

Fabrika, tesis, hammadde, silah, petrol vesaire pazarlarında olup bitenler, ne süpermarket piyasasına benziyor, ne de dışarıya don-gömlek satmaya.

Halk olarak marketten alışveriş yapmanın inceliklerini öğrenememiş, müşteriyi gaza getirmek için oynanan oyunları anlayamamışken, büyük oyunlara seyirci yapıldık. Dış ticareti öğrenip ayağa kalkacağımız bir dönemde büyük boy çorapların, tepeden inme ağların içine düşüverdik. Okumaya devam et

Rant Zamanı, Kâr Zamanı

Rant Zamanı, Kâr Zamanı

Prof.Dr.İsmail Kaya

Benim görev yaptığım İstanbul Üniversitesi dahil, üniversiteler bir bir açılıyor. Rektörler törenlerde konuşacaklar. Bakalım koro halinde tekrarlanan bildik sözler dışında bu yıl ne söyleyecekler. Üniversitelerdeki makam rantlarından, unvan hırsıyla yapılan intihallerden, aşırmalardan, öğrencilerin kolaycılığından, bazıları hariç diplomaların rant kapısı olmaktan çıktığından, eğitimin kalitesizliğinden, öğretim üyesi yetersizliğinden, kıtlığından ve başka esas meselelerden de bahsedecekler mi?

Parmağını oynatmadan, ter dökmeden, sırf bir şeylerin kıtlığından istifadeyle, herkesin kavuşamadığı zenginlikler ve bir şekilde ele geçirilmiş değerler üzerinden kazanç bekleyenlere rantiye deniyor. Bir kâr gibi görünse de, rantiye başkasının kesesinden, başkasının kârından yediği için kötüleniyor.

Rant ve rantiyeler sadece gayrimenkulle sınırlı değil. Makam rantı, miras rantı, arazi rantı, tarih rantı, kültür rantı, şeref rantı, yenilik rantı, tekellik rantı, liderlik rantı gibi türleri yanında, ürünler için çok satıyor olmaktan, bir numara marka olarak bilinmekten kaynaklanan başka türlü rantlar da var. Okumaya devam et

“Yap Sat” Değil “Sat Yap”

“Yap Sat” Değil “Sat Yap”

Prof.Dr.İsmail Kaya

Şu pazarlamanın gücüne bakın ki, ufak bir dağ kasabası gün geliyor, kendi halinde bir girişimci profesörün çabalarıyla milyarların hayatını değiştirmede rol oynayabiliyor.

Değişen dünyada kendilerine yer bulabilmek, geleceğin haritalarını önceden okuyabilmek ve dünyayı değiştirmek için iş, siyaset ve medya dünyasından binlerce insan Davos’da toplanıp, konuştular. Bir yandan olup bitenleri görmeye, bir yanda da ortalıkta görünmeye gayret gösterdiler.

Okumaya devam et

Marka Olmak Önce Kendine Güven İster

Marka Olmak Önce Kendine Güven İster

Güventürk Görgülü

Belki dikkatinizi çekmiştir, son bir kaç yıldır “bu topraklardan küresel marka çıkar mı” diye bir tartışma uzayıp gidiyor. Kimi çıkar diyor kimi çıkmaz, kimi de ha çıktı ha çıkacak diye bekliyor. Türkiye’den elbette yerel marka çıktığı gibi küresel marka da çıkar, ama yeni fikirler aramak ve kendine güvenmek konusundaki temel eksiklerimizi gidermek kaydıyla…

Yaklaşık iki yıl önce, yenilikçi araştırmaların ve kendine güvenin; kişileri, kurumları ve ülkeleri nasıl başarıya taşıyabildiğini, tam tersi bir eğilimin; yenilikçi fikirlerden uzaklaşmanın ve kendine güvensizliğin ise başarısızlığa ve bağımlılığa nasıl kapı açtığını anlatan bir kitap yayınlanmıştı.. Pazarlama ve ürün geliştirme alanlarıyla ilgilenen herkesin okuması gereken bu kitabın adı; “Huzurlarınızda Spor Anadol”du. Dünya Gazetesi editörlerinden sevgili dostumuz Aydın Demirer ve genç gazeteci arkadaşımız Özgür Aydoğan’ın birlikte kaleme aldıkları kitap, son derece akıcı bir roman üslubuyla Koç’un otomobil macerasını, Nahum Ailesi’nin otomotivle örülü öyküsünü, Otosan’ı, Anadol’u, Spor Anadol’u, Böcek’i ve hiçbir zaman seri üretim şansı bulamayan “harika otomobil” Çağdaş’ı anlatıyor. Kitabı okuyup bitirdiğinizde üretim odaklı sanayiden tasarım odaklı sanayiye doğru koşar adım ilerleyen Türkiye otomotiv sektörünün bağımsız bir marka yaratmanın eşiğine gelmişken nasıl vazgeçip geri adım attığını, cesaret ve güven eksikliğinin nelere mal olabileceğini öğreniyorsunuz. Okumaya devam et

Bir Şirketin Etkin Pazarlama Stratejisi Belirlerken Dikkat Etmesi Gerekenler

Bir Şirketin Etkin Pazarlama Stratejisi Belirlerken Dikkat Etmesi Gerekenler

Strateji, işletmenin çevresi ile arasındaki ilişkileri düzenlemesi ve rakiplerine karşı üstünlük sağlaması için, şirketin iç çevresini ve kaynaklarını harekete geçirmektedir. Bugün şiddetli rekabet içinde bulunan sektör ve ekonomilerde strateji oluşturmak ve uygulamak mutlaka gerekmektedir. Başarılı bir pazarlama yöneticisi tüketicilerin çağdaş pazarlamanın odak noktasını oluşturması nedeniyle bu kavramlara hakim olmak zorundadır.

Pazarlama stratejisi geliştirmek için önce işletmenin hedef pazarını belirleyerek pazarı bölümlenmeli sonra da bu hedef pazara yönelik olarak pazarlama karmasını (4P=Ürün, Fiyat, Tutundurma Dağıtım) oluşturmalıdır. Son yıllarda Kotler gibi pazarlama guruları 4 P’ye insan, politika, kamuoyu gibi kavramları da ilave etmiştir. Okumaya devam et

Dünya Kıpır Kıpır

Dünya Kıpır Kıpır

Prof.Dr.İsmail KAYA

Ekonomi ve iş hayatı “değişmeyen tek şey değişim” üzerine kurulu. Dünya değişiyor, hayat devam ediyor.

Hepimiz bilerek bilmeyerek, isteyerek istemeyerek dünyayı değiştirmeye uğraşıyoruz. Patronsak elemanlarımızı, siyasetçiysek halkı, medyaysak kamuoyunu, satıcıysak müşterileri, öğretmensek öğrencileri, anne-baba isek evladımızı ve yakınlarımızı etkileyip, değiştirip, biz gibi olmalarını bekliyoruz. Gücü yeten, gücü yetene kendine göre bir şekil vermeye çalışıyor. Berberde bile, “saçıma şöyle bir şekil yap” deyip, berberin işine dahi karışıyoruz.

İşin tuhafı, dünyayı değiştirmeye uğraşanlar da, değiştirilmeye çalışılanlar da, hayatlarından memnun görünmüyorlar. Bakıyoruz iki taraf da sürekli birbirinden şikâyetçi. Muhataplarını bir türlü “istedikleri biçime sokamadıklarını” düşünüyorlar. Alıcıdan memnun satıcı, satıcıdan memnun alıcı; vatandaşından memnun devlet, devletinden memnun vatandaş; okuyucusunu beğenen basın, basınını beğenen okuyucu görmeye hasretiz. Okumaya devam et

Kotler’den Yarına Dersler

Kotler’den Yarına Dersler

Sedef Seçkin Büyük, CAPITAL

Philip Kotler’i hepimiz tanıyoruz. “Pazarlamanın efsane gurusu”, yeni kitabıyla iş dünyasının gündemine yerleşti. “Her Yöneticinin Bilmesi Gereken 80 Kavram: A’dan Z’ye Pazarlama Bakışı” adlı bu kitapta, yöneticilere, kritik öğütlerde bulunuyor, yükselen trendler ve yaklaşımları anlatıyor. “Bu kitabı 800 sayfalık ders kitaplarını okumak için zamanı olmayanlar için yazdım” diyen Kotler’in önerileri, yöneticiler için kritik önem taşıyor…

Bütün dünyada “Pazarlamanın efsane gurusu” olarak adlandırılan Philip Kotler, yeni kitabıyla tekrar iş dünyasının gündemine oturdu. Ünlü guru Philip Kotler, yeni kitabında günümüzde pazarlama açısından kritik olduğunu düşündüğü 80 kavramı anlatıyor. Kotler, bu kitabı, “800 sayfalık ders kitaplarını okumak için vakti olmayan yöneticiler” için yazdığını söylüyor.

Kitabın adı “Marketing Insights From A to Z: 80 Concepts Every Manager Needs To Know” (Her Yöneticinin Bilmesi Gereken 80 Kavram: A’dan Z’ye Pazarlama Bakışı)… Okumaya devam et

Gelecekte bizi hangi ‘trend’ler bekliyor?

Gelecekte bizi hangi ‘trend’ler bekliyor?

Sevinç ÖZARSLAN | Zaman Cumartesi

Amerikalı yazarlar Marian Salzman ve Ira Matathia, 10 yıldan bu yana trendlerin peşinde koşuyor. Yeni kitapları ‘Sırada Ne Var?’ adlı çalışmalarında ‘gelecek trendleri’ hakkındaki öngörülerini anlatıyorlar. Kitap 2010’a kadar olan dönemi kapsıyor. 2010’a 2’i kala toplumsal ve bireysel yaşamda bakalım hangi trendlerle karşılaşacağız?

Trendler artık teknolojinin hızıyla yarışıyor. Trend tufanı ya da trend bombardımanı terimleri hayatımızı altüst etmiş durumda. Yeni bir trend öncelikle dünya podyumuna çıkıyor, emin adımlarla etkisini hissettiriyor; ancak yerini hemen bir sonraki trende bırakıyor. Meraklı bakışlar, ‘Acaba şimdi sırada ne var?’ diye soruyor. Önümüzdeki birkaç sene içerisinde bizi hangi trendlerin beklediğini belki biz bilmiyoruz; ama trend takipçileri için bunu tahmin etmek zor değil. Marian Salzman ve Ira Matathia, on yılı aşkın süredir trendlerin nereye yöneleceğini takip eden iki fütürist yazar. Yeni kitapları “Sırada Ne Var?”da birkaç yıl içinde bizi nelerin beklediği konusuna eğiliyorlar. Yarının iş fikirleri ve trendleri, dünyanın dört bir tarafında yaşanan politik gelişmeler, Amerika’nın dünya üzerindeki etkisi, Çindistan’ın (Çin-Hindistan) önlenemez yükselişi, insanların yeme alışkanlıklarının değişmesi, küresel ısınma, değişen ev yaşam biçimleri gibi gündelik hayatımızın parçası olan birçok konu üzerindeki fikirlerini paylaşıyorlar. Ancak biz alışverişte, yaşam tarzında ve modada nelerin değişeceğini alıntıladık.

Alışveriş dünyasında neler olacak? Okumaya devam et

Müşteri Memnuniyeti mi, Müşteri Sadakati mi?

Müşteri Memnuniyeti mi, Müşteri Sadakati mi?

Mark Klein –  Arthur Einstein, Strategy+Busines Quarterly

İlk bakışta sunulan ürün ve hizmetlerden tatmin olmuş bir müşteri ordusu oluşturmanın başarılı bir iş kurmak ve yürütmek için izlenecek en açık yol olduğu düşünülebilir. Fakat önde gelen bir IT firmasının sürpriz bir şekilde ortaya çıkardığı gibi memnun müşteri her zaman iyi müşteri anlamına gelmemektedir. Gerçekten de, sözkonusu şirketin araştırmalarından çıkan sonuç, müşteri memnuniyeti ile yapılan alışveriş arasında ciddi bir paralellik olmadığıdır.

Memnun kaldığını söyleyen müşteriler neden her zaman aynı firmadan alışveriş yapmayı tercih etmemektedir? Çünkü, memnuniyet insanların söylediklerinin ölçüsüdür, sadakat ise yaptıklarının. Pek çok yönetici bu ikisi arasında köklü farklı görememekte, ve müşteri memnuniyeti ile müşteri sadakati kavramlarını eşanlamlılarmış gibi sık sık birbirinin yerine kullanmaktadır.

Müşteri memnuniyeti araştırmalarında müşterilerin ortaya koyduğu şey sözkonusu firmayla ilgili özellikle en son tecrübelerine dayanan şahsi görüşleridir. Bu araştırmalar bir bakıma, çoktan gerçekleşmiş işlemler ve faaliyetler üzerindeki müşteri hislerini yansıtmaktadır, ve ileriye dönük kesin bir güvence barındırmamaktadır. Ne var ki, şirketler bu tür araştırmalara büyük önem atfetmektedir. Hatta sadece bu tip ölçümlerle uğraşan bir danışmanlık sektörü bile oluşmuş durumdadır. Okumaya devam et